Dirençli obsesif kompulsif bozukluk hastalarında bdnf ve sitokin düzeylerinin prognostik değerleri
Files
Date
Authors
Journal Title
Journal ISSN
Volume Title
Publisher
Abstract
Giriş: Çalışmamızda DSM-5 tanı kriterlerine göre tanı alan tam remisyon sağlanamayan tedaviye dirençli obsesif kompulsif bozukluk (OKB) hastalarında, tedavinin başlangıcından beri tek ilaçla (seratonin geri alım inhibitörü) tama yakın iyilik hali sağlanan OKB hastalarında, henüz tedavi başlanmamış veya son 6 aydır tedavi kullanmayan ilaçsız OKB hastalarında, benzer sosyo-demografik özelliklere sahip hiçbir kronik ve psikiyatrik hastalığı olmayan sağlıklı gönüllülerde BDNF ve IL-1, IL-2, TNF-alfa, IL-6, IL-1β, IL-17 sitokin düzeylerinin karşılaştırarak hastalığın seyri ve klinik özellikleri ile ilişkisini değerlendirmek amaçlanmıştır. Yöntem: Psikiyatri polikliniğine başvuran 18-64 yaş arası kişilerden 4 çalışma grubu oluşturulmuştur. Bu gruplar: klinik değerlendirmede OKB tanısı alan ve en az altı aylık tedavi gören (en az altı hafta aralıklarla iki seratonin geri alım inhibitörü (SGİ) ve/ ve ya klomipramin tedavisi kullanan, antipsikotik ve /veya duygudurum düzenleyici eklenen ancak semptomlarda tam remisyon sağlanamayan) tedaviye dirençli 25 OKB hastası (1.grup); tedavinin başlangıcından beri tek ilaçla (SGİ) tama yakın remisyon hali sağlanan 25 OKB hastası (2.grup), henüz tedavi başlanmamış veya son 6 aydır ilaç kullanmayan ilaçsız 25 OKB hastası (3.grup), benzer sosyo-demografik özelliklere sahip hiçbir kronik hastalığı olmayan 25 sağlıklı gönüllüler (4.grup) olarak oluşturulmuştur. Seçilen tüm hastalara ve sağlıklı gönüllülere onam formu okutulup imzalatılmış ve araştırmacı tarafından Sosyodemografik form, Yale Brown Obsesif Kompulsif Bozukluk Ölçeği, Maudsley Obsesif Kompulsif Bozukluk Ölçeği, Hamilton Anksiyete Değerlendirme Ölçeği, Hamilton Depresyon Değerlendirme Ölçeği uygulanmıştır. Bulgular: Çalışmamızda IL-1, IL-2, TNF-α, IL-6, IL-1β, IL-17 sitokin düzeylerinin tümünün gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı düzeyde farklılık gösterdiği bulundu (p=0,001). Kontrol grubundaki bireylerde gözlenen IL-1, IL-2, TNF-α, IL-6, IL-1β, IL-17 düzeylerinin ortalamalarının, hafif belirtili, dirençli ve ilaçsız bireylerde gözlenen IL-1, IL-2, TNF-α, IL-6, IL-1β, IL-17 düzey ortalamalarından istatistiksel olarak anlamlı düzeyde düşük olduğu görüldü. Aynı zamanda hafif düzeydeki bireylerin IL-1, IL-2, TNF-α, IL-6, IL-1β, IL-17 değerleri ağır dirençli ve ilaçsız hastalarda gözlenen değerlere göre anlamlı düzeyde düşük; ilaçsız hastalarda görülen IL-1, IL-2, TNF-α, IL-6, IL-1β, IL-17 düzeyleri diğer gruplara kıyasla anlamlı düzeyde daha yüksek düzeyde görüldü. BDNF değerlerinde gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı düzeyde farklara rastlandı (p=0,001). Kontrol grubundaki bireylerde gözlenen BDNF ortalamalarının, hafif, ağır dirençli ve ilaçsız bireylerde gözlenen BDNF ortalamalarından istatistiksel olarak anlamlı düzeyde düşük düzeyde olduğu görüldü. Hafif düzeydekilerin BDNF değerleri ağır dirençli ve ilaçsızdakilerde gözlenenlere göre anlamlı düzeyde düşük iken ilaçsız hastalarda görülen BDNF değerleri diğer gruplara kıyasla anlamlı düzeyde daha yüksek düzeyde saptandı. Bu veriler ışığında, hastalık şiddeti ile biyokimyasal belirteçlerin korelasyonu, gelecekte yapılacak araştırmalara yön verebileceği düşünülmektedir. Bu bulgularla nöroinflamasyon ve nörodejeneratif parametrelerin OKB'nin tanı ve takibinde kullanılabilirliği açısından önemli birer biyokimyasal parametre olabileceği düşünülmektedir. Sonuç: OKB gelişiminde ve seyrinde rol oynayan çeşitli patofizyolojik mekanizmaların anlaşılmasının, OKB'nin tedavisinde yeni farmakolojik yaklaşımların geliştirilebilmesine katkı sağlayabileceği düşünülmüştür. Ayrıca riskli bireylerin önceden belirlenip koruyucu önlemler alınması da mümkün olabilmektedir. Bu sayede pahalı, zaman isteyen yöntemler yerine daha pratik ve ucuz ölçüm araçları ile riskler ortaya konabilecektir. Çalışmamızdan elde ettiğimiz sonuçlar OKB patofizyolojisinde nöroinflamasyona ve noörodejenerasyona dikkat çekmektedir. Gruplar arası farklılıkların beden kitle indeksi, sigara, alkol, madde kullanımı, kronik hastalıklar gibi karıştırıcı faktörlerin etkilerinden bağımsız olarak ortaya konması çalışmanın güçlü taraflarından biridir. Çalışmada baktığımız BDNF ve IL-1, IL-2, TNF-α, IL-6, IL-1β, IL-17 sitokin düzeylerinin OKB patogenezinde önemli adaylar olduğu görülmekte olup, klinikle ve hastalık şiddeti ile ilişkisine dair araştırmalar devam etmektedir. Bu parametreler riskli bireylerin değerlendirilmesinde klinik görüşmenin yanında tanıya yardımcı araçlar olarak akla gelebilir. Bu bulgularla nöroinflamasyon ve nörodejeneratif parametrelerin OKB'nin tanı ve takibinde kullanılabilirliği açısından önemli birer biyokimyasal parametre olabileceği düşünülmektedir. Bildiğimiz kadarıyla, çalışmamız farklı hastalık şiddetlerine sahip grupları karşılaştırması yönünden literatürdeki ilk çalışmadır. Bu bulgular ışığında; OKB ile inflamasyon belirteçlerinin ilişkisini araştırmak amacıyla, çalışma modellemelerinin doğru ve kapsamlı kurulduğu, örneklem büyüklüğünün yeterli olduğu, kliniği değiştirebilecek tüm faktörlerin değerlendirildiği çalışmalara ihtiyaç vardır. Sonuç olarak, çalışmamızda inflamasyon belirteçleri ile OKB arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmış olsa da bu belirteçlerin rutin klinik kullanıma girebilmesi için çok sayıda çalışmaya ihtiyaç vardır.