Publication: Kliniğimizde yapılan pelvik organ prolapsusu cerrahisi sonuçlarımız / Results of pelvic organ prolapse surgery performed in our clinic
Files
Program
Institution Authors
Authors
KATARMİYAN, NORDA ÜÇKARDEŞ
Advisor
KARASU, AYŞE FİLİZ GÖKMEN
Date
Language
Type
Publisher
Journal Title
Journal ISSN
Volume Title
Abstract
Amaç: Bu çalışmadaki amaç kliniğimizde yapılan pelvik organ prolapsusu cerrahisi sonuçlarını karşılaştırmaktır. Yıllara göre cerrahi prosedür seçimlerindeki farklılıkları ve ''65 yaş altı'' ile ''65 yaş ve üzeri'' popülasyonda tercih edilen cerrahi yöntemleri karşılaştırmak amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Bu tez çalışmasına 2018-2024 yılları arasında Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği'ne başvuran ve diğer polikliniklerden yönlendirilen "kadın genital prolapsusu", "uterovajinal prolapsus", "sistosel", "rektosel", "vajinal vaultun prolapsusu histerektomiden sonra" tanıları ile kliniğimizde opere edilen 298 hasta alınmıştır. Tüm hastaların demografik verileri, şikâyetleri, muayene bulguları, operasyon yöntemleri, hastanede yatış süreleri, yoğun bakım ünitesi ihtiyaçları, postoperatif takipleri, kan transfüzyon ihtiyaçları, komplikasyonları ve nüksleri ele alınmış; etki eden faktörler araştırılmıştır. Bulgular: Çalışmamızda, kliniğimizde en sık yapılan pelvik organ prolapsusu cerrahisinin tüm yaş gruplarında laparoskopik sakrokolpopeksi olduğu görülmüştür. Verilerimiz 65 yaş ve üzeri hastalara obliteratif cerrahinin istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha fazla uygulandığını, 65 yaş altı hastalara kolporafi anterior posteriorun daha sık uygulandığını ve levator sütürünün daha sık koyulduğunu ortaya koymaktadır. Hastanede ortalama yatış günü ve yoğun bakım ünitesi ihtiyacının 65 yaş ve üzeri populasyonda istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek olduğu gözlenmiştir. Yapılan operasyonların yıllara göre dağılım karşılaştırması yapıldığında anlamlı farklılıklar içerdiği gözlenmiştir. Sonuç: 65 yaş altı ve üzeri hastaların cinsel aktiviteleri ve ek hastalıkları da göz önüne alınarak obliteratif veya rekonstrüktif cerrahi açısından değerlendirilmeleri gerekmektedir. Uterus koruyucu cerrahi, histerektomi eklenen cerrahiler; meş cerrahileri, doğal doku onarımı içeren cerrahiler; eşzamanlı üriner inkontinans cerrahisi eklenen durumlar özenle düşünülerek ve hasta ile birlikte karar verilerek seçilmelidir. Yıllar içerisinde hekimlerin tercih ettikleri cerrahi prosedürlerde değişiklikler olabilmektedir. Önemli olan hastanın değerlendirilirken tüm özelliklerini gözeterek uygun olan prosedürün seçilmesidir.
Description
Objective: This study aims to compare the surgical outcomes of pelvic organ prolapse procedures performed in our clinic. It seeks to evaluate differences in surgical procedure preferences over the years and to compare the surgical methods preferred in patients "under 65 years" versus those "aged 65 and above." Materials and Methods: This dissertation study includes 298 patients who were operated on in our clinic between 2018 and 2024 with diagnoses such as "female genital prolapse", "uterovaginal prolapse", "cystocele", "rectocele", or "vaginal vault prolapse after hysterectomy", and who were referred to the Obstetrics and Gynecology Clinic at Bezmialem Vakıf University Faculty of Medicine Hospital from various outpatient units. Demographic data, presenting complaints, physical examination findings, surgical methods, length of hospital stay, intensive care unit requirements, postoperative follow-ups, blood transfusion needs, complications, and recurrences were recorded and evaluated along with relevant influencing factors. Results: In our study, it was observed that the most frequently performed pelvic organ prolapse surgery in our clinic is laparoscopic sacrocolpopexy in all age groups. Our data indicate that obliterative surgical procedures were statistically significantly more frequently applied in patients aged 65 and above. Anterior-posterior colporrhaphy was statistically significantly more frequently performed in patients under the age of 65, and levator suturing was more commonly performed in this group. The average length of hospital stay and the need for intensive care were also statistically significantly higher in the population aged 65 and above. A comparison of the distribution of surgical procedures by year revealed statistically significant differences. Conclusion: In patients aged 65 and above, sexual activity and comorbidities must be taken into account when considering surgical options, and they should be evaluated in terms of obliterative versus reconstructive procedures. Whether the surgery involves uterine-sparing techniques, hysterectomy, mesh use, natural tissue repair, or concomitant anti-incontinence procedures, each case should be planned individually in consultation with the patient.