Publication:
Kronik spontan ürtiker hastalarında endokrinolojik hastalıkların değerlendirilmesi / Evaluation of endocrinological diseases in chronic spontaneous urticaria patients

Loading...
Thumbnail Image

Date

2021

Institution Authors

Authors

AKASLAN, Tahsin Çağdaş

Journal Title

Journal ISSN

Volume Title

Publisher

Research Projects

Organizational Units

Journal Issue

Metrikler

Search on Google Scholar

Abstract

Urticaria is a vascular reaction characterized by the formation of urtica plaques, angioedema or a combination of both, and edema of the superficial dermis. If urticaria lasts less than 6 weeks, it is called acute urticaria (AU), while conditions exceeding 6 weeks are considered within the chronic urticaria (CU) group. Although many studies have been done about the etiology of CU, the etiology still cannot be clarified in some patients. These patients are considered as chronic spontaneous urticaria (CSU). Endocrinological diseases are a series of diseases caused by hormones and/or organs affected by hormones. Although there are studies showing the relationship between autoimmune thyroid diseases and CSU in the literature, there is still no consensus due to this association. Evidence that CSU progresses with chronic inflammation has been increasing in recent years. As in other skin diseases with chronic inflammation, there are publications reporting an increased risk of metabolic syndrome in CSU. There are studies reporting that sex hormones have a small effect on symptom severity in the female patient population. The absence of a significant gender difference in the prevalence of CSU in childhood, female predominance between the ages of 20-64, and the disappearance of this difference after the age of 64 support the hypothesis that sex hormones contribute to the pathogenesis. In this study, we aimed to evaluate the incidence of accompanying endocrinological diseases in the CSU patient and control groups, the epidemiological characteristics of the patient and control groups, thyroid function tests, blood glucose levels, thyroid autoantibody levels and other endocrinological diseasas, if any. We also evaluated effects of menarche, menstrual periods, pregnancy, oral contraceptive (OCS)/hormone replacement therapy (HRT) usage and menopause on CSU symptom severity in female patients. In this study, 107 CSU patients have been included aged between 18 and 74 who applied to the Bezmialem Vakıf University Medical Faculty Dermatology outpatient clinic between January 2021 and June 2021, and 53 volunteers aged between 18 and 65 who did not have a known systemic disease as the control group, who matched with patient group in aspect of sex and age. Fasting serum glucose, TSH, free T4 (fT4), anti-thyroglobulin (Anti-TG) and anti-thyroid peroxidase (Anti-TPO) levels were compared in the patient and control groups. In addition, both groups were questioned in detail in terms of the presence of diseases involving other elements of the endocrine system (parathyroid, hypothalamus-pituitary-adrenal axis, gonads, pancreas). There was no statistically significant difference in TSH and fT4 levels in the patient and control groups. However, we think that routine follow-up is important since the low TSH level is proportionally higher in the CSU group. While there was no significant difference between the groups in terms of anti-TG, anti-TPO level was found to be significantly higher in the CSU group (p=0.014). While high Anti-TPO levels were detected in 19 of the individuals in the patient group, high levels of Anti-TPO were observed in only 2 patients in the control group. We think that thyroid function tests should be followed up frequently in patients with thyroid auto-antibody positivity, and it would be useful to question other autoimmune diseases with an increased incidence in CSU in this patient group. It is known that skin diseases with chronic inflammation are a risk factor for metabolic syndrome. Data on the increase in the level of systemic inflammation in CU are increasing day by day. We found the rate of DM to be significantly higher in our study (p=0.016). We think that chronic urticaria patients may carry one or more of the metabolic syndrome components despite their young age, and appropriate screening tests should be performed considering this situation. Although there were patients who stated that hormonal factors affect the severity of urticaria in our study, it is not possible to make a statistical interpretation. Randomized controlled studies examining the effects of natural hormonal factors and OCS/HRT use on CSU are needed in the literature.

Description

Ürtiker, kaşıntılı kabarıklıklar, anjioödem(AÖ) veya her ikisinin beraber görüldüğü yüzeyel dermiste ödem oluşumu ile karakterize vasküler bir reaksiyondur. Ürtiker 6 haftadan kısa sürerse akut ürtiker (AÜ) adını alırken 6 haftayı aşan durumlar kronik ürtiker (KÜ) grubu içinde değerlendirilir. KÜ etiyolojisi ili ilgili birçok çalışma yapılmış olmasına rağmen bazı hastalarda etiyoloji hala aydınlatılamamaktadır. Bu hastalar kronik spontan ürtiker (KSÜ) olarak değerlendirilmektedir. Endokrinolojik hastalıklar hormonların ve/veya hormonların etkilediği organların neden olduğu bir dizi hastalıklardır. Literatürde otoimmun tiroit hastalıkları ile KSÜ ilişkisini gösteren çalışmalar mevcut olsa da hala bu birlikteliğin sebebi ile bir görüş birliği sağlanamamıştır. KSÜ'nün kronik inflamasyonla seyrettiğine dair kanıtlar son yıllarda artmaktadır. Kronik inflamasyonla seyreden diğer deri hastalıklarında olduğu gibi KSÜ'de de metabolik sendrom riski artışını bildiren yayınlar mevcuttur. Seks hormonlarının kadın hasta popülasyonunda az oranda da olsa semptom şiddetine etkisi olduğunu bildiren çalışmalar mevcuttur. KSÜ prevelansında çocukluk döneminde cinsiyet açısından anlamlı bir fark bulunmaması, 20-64 yaş arasında kadın cinsiyet baskınlığı, 64 yaş sonrasında ise bu farkın kaybolması bu durumun seks hormonlarının patogeneze katkıda bulunduğu hipotezini desteklemektedir. Biz bu çalışmada KSÜ hastalarında ve kontrol grubunda eşlik eden endokrinolojik hastalıkların insidansını, hastaların ve kontrol grubunun epidemiyolojik özelliklerini, tiroit fonksiyon testlerini, kan glukoz düzeylerini, tiroit oto antikor seviyelerini, kadın hastaların ürtiker şiddetlerinin menarş, menstruasyon dönemleri, gebelik, oral kontraseptif(OKS)/hormon replasman tedavisi(HRT) kullanımı ile değişip değişmediğini ve varsa eşlik eden diğer endokrinolojik hastalıkları değerlendirmeyi amaçladık. Çalışmaya Ocak 2021-Haziran 2021 tarihleri arasında Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji polikliniğine başvurup KSÜ tanısı alan, yaşları 18 ile 74 arasında değişen 107 hasta ile bilinen sistemik bir hastalığı olmayan yaşları 18 ile 65 arasında değişen yaş ve cinsiyet açısından hasta grubu ile eşleşecek şekilde seçilen 53 gönüllü birey kontrol grubu olarak dahil edildi. Hasta ve kontrol grubunda açlık serum glukoz, TSH, serbest T4 (sT4), anti tiroglobulin (Anti-TG) anti tiroid peroksidaz (Anti-TPO) düzeyleri karşılaştırıldı. Ayrıca her iki grup endokrin sistemin diğer elemanlarını (paratiroid, hipotalamus-hipofiz-adrenal aksı, gonadlar, pankreas) ilgilendiren hastalıkların varlığı açısından detaylı olarak sorgulandı. Hasta ve kontrol grubunda TSH ve sT4 seviyelerinde istatistiksel olarak anlamlı düzeyde fark tespit edilmemiştir. Ancak TSH düşüklüğü KSÜ grubunda oransal olarak daha yüksek olduğundan rutin takibin önemli olduğunu düşünmekteyiz. Anti-TG açısından gruplar arasında anlamlı fark bulunmamışken Anti-TPO düzeyi KSÜ grubunda anlamlı olarak yüksek bulunmuştur (p=0,014). Hasta grubundaki bireylerin 19'unda yüksek Anti-TPO düzeyi saptanmışken kontrol grubunda sadece 2 hastada yüksek seviyede Anti-TPO gözlendi. Tiroit oto antikor pozitifliği bulunan hastalarda tiroit fonksiyon testleri takibinin sık aralıklarla yapılması gerektiğini ve bu hasta grubunda KSÜ ile görülme sıklığı artmış diğer otoimmün hastalıkları da sorgulamanın yararlı olacağını düşünüyoruz. Kronik inflamasyonla giden deri hastalıklarının metabolik sendrom açısından bir risk faktörü olduğu bilinmektedir. KÜ'de sistemik inflamasyon düzeyinin arttığına dair veriler gün geçtikçe artmaktadır. Biz çalışmamızda DM oranını anlamlı olarak yüksek bulduk (p=0,016). Kronik ürtiker hastalarının genç yaşlarına rağmen metabolik sendrom komponentlerinden bir veya daha fazlasını taşıyabileceğini, bu durumun göz önünde bulundurularak uygun tarama testlerinin yapılması gerektiğini düşünmekteyiz. Çalışmamızda hormonal faktörlerin ürtiker şiddetini etkilediğini belirten hastalar olsa da istatistiksel olarak bir yorum yapmak mümkün değildir. Literatürde doğal hormonal faktörlerin ve OKS/HRT kullanımının KSÜ üzerine etkisini inceleyen randomize kontrollü çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır.

Keywords

MEDICINE, Dermatoloji

Citation

Page Views

16

File Downloads

127

Sustainable Development Goals