Person:
ELÇİOĞLU, ÖMER CELAL

Loading...
Profile Picture
Status
Organizational Units
Organizational Unit
Job Title
First Name
ÖMER CELAL
Last Name
ELÇİOĞLU
Name
Email Address
Birth Date

Search Results

Now showing 1 - 10 of 17
  • PublicationMetadata only
    FAMİLYAL HİPOKALSÜRİK HİPERKALSEMİ
    (Güneş Kitabevi, 2022-11-01) Elçioğlu Ö. C.; ELÇİOĞLU, ÖMER CELAL
  • PublicationMetadata only
    Nadir Bir Kateter İlişkili Enfeksiyon Etkeni; Achromobacter Denitrificans
    (2022-11-09) Çıngar Alpay K.; Gürsu M.; Elçioğlu Ö. C.; Mirioğlu Ş.; Kazancıoğlu R.; ÇINGAR, KÜBRA; GÜRSU, MELTEM; ELÇİOĞLU, ÖMER CELAL; MİRİOĞLU, ŞAFAK; KAZANCIOĞLU, RÜMEYZA
  • PublicationMetadata only
    Covid-19 Pandemisinin Peritonit Hızı Üzerine Etkisi
    (2022-11-09) Gürsu M.; Mirioğlu Ş.; Köse E.; Yücel L.; Sayan C.; Elçioğlu Ö. C.; Kazancıoğlu R.; GÜRSU, MELTEM; MİRİOĞLU, ŞAFAK; ELÇİOĞLU, ÖMER CELAL; KAZANCIOĞLU, RÜMEYZA
  • PublicationMetadata only
    The optimization of peritoneal dialysis training in long-term
    (2023-04-01) Gürsu M.; Shehaj L.; Elçioğlu Ö. C.; Kazancıoğlu R.; GÜRSU, MELTEM; ELÇİOĞLU, ÖMER CELAL; KAZANCIOĞLU, RÜMEYZA
  • PublicationMetadata only
    Bezmialem Vakif Üniversitesi Sağlik Uygulama ve Araştirma Merkezi Nefroloji Kliniğinde Takip ve Tedavisi Yapilan Primer Glomerüler Hastalik Tanili Hastalarin Tedavi Sonuçlari
    (2023-12-06) Sağlam Ş. S.; Kazancıoğlu R.; Gürsu M.; Elçioğlu Ö. C.; Çoban G.; KAZANCIOĞLU, RÜMEYZA; GÜRSU, MELTEM; ELÇİOĞLU, ÖMER CELAL; ÇOBAN, GANİME
    Amaç: Çalışmamızın amacı kliniğimizde primer glomerüler hastalık (PGH) tanısıyla takip ve tedavisi yapılan hastaların sunum sırasındaki klinik, laboratuvar ve histopatolojik bulguları ile uygulanan tedaviler ve tedavi yanıtlarını belirlemek; ayrıca hastalığın kendisi veya uygulanan tedavilerle ilişkili komplikasyonları tespit etmektir. Gereç-Yöntem: Kliniğimizde PGH tanısı ile takibi yapılan hastaların hastane bilgi yönetim sistemi aracılığıyla böbrek biyopsi verileri dahil klinik verileri ve uygulanan tedaviler ile takip süreçlerine dair veriler kaydedilerek değerlendirildi. Bulgular: Ağustos 2014 - Aralık 2022 arasında yapılan toplam 433 böbrek biyopsisi incelendi; 237 hasta sekonder glomerüler hastalık tanısı nedeniyle dışlandı, 196 hasta araştırmaya dahil edildi. En sık karşılaşılan hastalık IgA nefropatisiyken (IgAN) (%43,3) bunu fokal segmental glomerüloskleroz (%24,4), membranöz nefropati (%19,3), minimal değişiklik hastalığı (MDH) ve membranoproliferatif glomerülonefrit (MPGN) izlemekteydi. Toplam hasta grubunda en sık biyopsi endikasyonu nefrotik sendrom (%38,3) olarak saptandı, bunu asemptomatik idrar anormallikleri (%21,9) takip etmekteydi. MDH tanılı hastaların tGFH düzeyleri korunmuş izlenmekteyken MPGN tanılı hastaların tGFH düzeyleri diğer gruplara göre daha düşük izlendi. Proteinüri düzeyi IgAN’de en düşük saptanmakla birlikte diğer gruplar arasında anlamlı fark saptanmadı. Toplam 106 hastaya immünsupresif tedavi verildi. Hastaların ilk tedavi yanıtları ile takip süresi sonundaki yanıt durumları değişkenlere göre incelendiğinde anlamlı fark izlemedi. Hastalık ile ilişkilendirilen komplikasyonlardan en sık üçü hiperlipidemi, böbrek fonksiyonlarında azalma ve enfeksiyonlar olmuştur. İmmünsupresif tedavi ile ilişkilendirilen en sık üç yan etki ise sırası ile Cushingoid görünüm, cilt lezyonları ve fırsatçı enfeksiyonlar olarak kaydedilmiştir. Sonuç: Kliniğimizde tanısı konulan ve/veya takibi yapılan PGH tanılı hastaların klinik ve histopatoloji bulguları daha önce ülkemizde yapılmış olan PGH çalışmalarının verileriyle uyumlu olarak sonuçlanmıştır. Uygulanan tedaviler incelendiğinde dönemin güncel kılavuzlarına uygun olduğu görülmüştür. Tedavi sonuçları alt parametrelere göre karşılaştırmalı olarak incelendiğindeyse gruplar arasında anlamlı fark izlenmemiştir. Bunun nedeninin alt gruplardaki hasta sayılarının yetersizliği olduğu düşünülmektedir. Anahtar kelimeler: Bezmialem, glomerüler, glomerülonefrit, hastalık, primer
  • PublicationMetadata only
    Periton Diyaliz Tedavisini Bırakma Nedenleri- Tek Merkezli Retrospektif Bir Çalışma
    (2023-12-06) Shehaj L.; Elçioğlu Ö. C.; Gürsu M.; Yücel L.; Sayan C.; Kazancıoğlu R.; ELÇİOĞLU, ÖMER CELAL; GÜRSU, MELTEM; KAZANCIOĞLU, RÜMEYZA
    Amaç: Periton diyalizi (PD), renal replasman tedavisinin (RRT) diğer modaliteleri ile karşılaştırıldığında, daha yüksek oranda hasta konforu ve daha ucuz bir maliyetle iyi bir sağkalım sağlar. Ancak peritonit, mekanik komplikasyonlar ve hatta diyaliz yetmezliği nedeniyle uzun süreli tedavi oldukça zor görünmektedir. Hastaların PD tedavisini bırakma nedenleri tam olarak saptanabilirse tedavi ve önlem konusunda uygun tedbirler alınabilir. Bu çalışmada, merkezimizde PD tedavisini bırakma nedenleri araştırılmıştır. Gereç-Yöntem: 2012-2023 yılları arasında merkezimizde takip edilen PD hasta dosyaları retrospektif olarak taranmıştır. Toplanan veriler arasında etiyoloji, hastaların komorbiteleri, periton kateteri yerlestirme yöntemi, PD tedavisinin süresi, hastanın tedaviyi bırakma nedeni ve mekanik komplikasyon türleri yer alır. Bulgular: 2012-2023 yılları arasında 132 periton tedavisini gören hastalardan 83’ü tedavisini bırakmıştı. Hastaların %50,6’sı erkekti, ortalama yaş 54,4±14,4 ve ortalama PD tedavisi süresi 33,5±27,5 ay idi. Son dönem böbrek hasarı nedenleri olarak %39,8’inde diyabetik nefropati, %16,9’unda nefroskleroz, %12’sinde ODPBH ve %13,3’ünde kronik glomerülonefrit saptandı. Komorbiteler açısından hastaların %59’unda diabetes mellitus ve sadece bir hastada kanser saptandı. PD kateteri yerleştirme işlemi %12’si nefroloji uzmanı, %37,3’ü laparoskopik olarak cerrah tarafından yapılmıştı. PD tedavisini sonlandırmanın ana nedeni ölüm (27 vakadan 10’u 2020-2022 yıllar arasında ölmüş), diyaliz yetmezliği (20 vaka), peritonit (19 vaka), böbrek nakli (7 vaka) ve vakaların 10’unda mekanik komplikasyonlar izliyordu; bir vakada hidrotoraks, ikisinde fıtık ve yedisinde sızıntı saptandı. Nefrolog tarafından kateter takılan hastalarda herhangi bir komplikasyon görülmedi, daha uzun süre (35,6+-33,3 ay) PD tedavisinde kalmışları ve en sık tedaviyi bırakma nedeni diyaliz yetersizliğiydi. Kateter takmak için açık cerrahi uygulanan hastalarda mekanik problemler ve peritonit daha yaygındı. Sonuç: PD, RRT olarak güvenli bir tercihtir. Çalışmamızda sadece birkaç katılımcının mekanik komplikasyonları vardı. Tedavi bırakma nedeninin en sık ölüm olmasının nedeni olarak Covid-19 pandemisi düşünüldü. Peritonit oranı merkezimizde tedaviyi bırakmanın ücüncü nedeniydi. Peritonit tanı ve tedavisi açısından daha yakından takip ve daha hızlı müdahale edilmesi gerektiği sonucu çıkarılabilir. Anahtar kelimeler: periton diyalizi, kateter, peritonit
  • PublicationMetadata only
    Son Dönem Böbrek Hastalarının Karar Verme Süreçlerinde Böbrek Sağlığı Çalışanlarının Görüşlerinin Değerlendirilmesi
    (2023-12-06) Kurban E.; Gürsu M.; Elçioğlu Ö. C.; Sayan C.; Yabacı Tak A.; Kazancıoğlu R.; GÜRSU, MELTEM; ELÇİOĞLU, ÖMER CELAL; YABACI TAK, AYŞEGÜL; KAZANCIOĞLU, RÜMEYZA
    Amaç: Ülkemizde her 7 kişiden biri böbrek hastası olup Böbrek Replasman Tedavisi (BRT) alan hasta sayısı giderek artmaktadır. Böbrek Sağlığı Çalışanlarının (BSÇ) düşünceleri, hastanın diyaliz modalitesi seçimindeki karar verme sürecinde önemli bir role sahiptir. Bu çalışma, Türkiye’deki BSÇ’nın diyaliz modaliteleri hakkındaki düşünce ve tutumlarını değerlendirmeyi amaçlıyor. Gereç-Yöntem: BSÇ’nın demografik özelliklerini ve modalite önerilerini etkileyen değişkenleri araştırmak üzere çevrimiçi bir anket hazırlandı. Hazırlanan anket, 15 Mart ile 15 Haziran 2023 tarihleri arasında Türkiye’nin her bölgesindeki BSÇ’na dağıtıldı. Verilerin dağılımı Shapiro- Wilk ve Pearson Ki-kare testi ile değerlendirildi. Bulgular: 102 doktor ve 42 hemşire (K82, E62, ortalama yaş 45+/- 8,6) anketi tamamlamıştır. Tedavileri altındaki hastaları %90,3 Merkez Hemodiyalizi ve %9,7 Periton Diyalizi yapmaktaydı. Diyaliz modalitesi kararında belirleyici rolün nefroloji uzmanına (%54,9) ait olduğu bulunmuştur (Şekil1). Hastaların Merkez hemodiyalize yönlendirilme tercihi: düşük sosyoekonomik durum (%69), birden fazla kronik hastalık (%57,6), düşük eğitim seviyesi (%56,3) ve bakım vericinin olmamasıdır (%76,4) (Şekil 2). Kendiniz için hangi diyaliz modalitesini tercih edersiniz sorusunda ise \"Ev hemodiyalizi\" (%45,8), \"Periton diyalizi\" (%43,8) ve \"Merkez hemodiyalizi\" (%10,4) sonuçları elde edilmiştir. BSÇ (%66,8), ev hemodiyalizi hakkında yetersiz bilgiye sahip olduklarını düşünüyorlar. Sonuç: Sonuçlarımıza göre BSÇ’nın tedavi ettiği çoğu hasta Merkez hemodiyalizi olmasına rağmen, BSÇ’nın modalite tercihi Ev hemodiyalizidir. BSÇ’larının çoğu ev hemodiyalizi hakkındaki bilgilerinin eksik olduğunu düşünmektedir.Diyaliz modaliteleri konusunda daha fazla eğitim, öğretim ve yeni düzenlemelere ihtiyaç vardır. Anahtar kelimeler: Böbrek Sağlığı Çalışanları, Diyaliz Modaliteleri, Son Dönem Böbrek Yetmezliği
  • PublicationMetadata only
    C3 Glomerülopatisi için Histolojik Kronisite Skorunun Doğrulanmasi ve Diğer Prognostik Faktörlerin Değerlendirilmesi: TSN-Gold Analiz
    (2023-12-06) Mirioğlu Ş.; Cebeci E.; Yazıcı H.; Derici Ü.; Şahin G.; Çoban G.; Eren N.; Güngör Ö.; Dede F.; Dinçer M. T.; et al.; ÇOBAN, GANİME; ELÇİOĞLU, ÖMER CELAL
    Giriş: C3 glomerülopatisinin (C3G) prognostik faktörleri hakkındaki veriler sınırlıdır ve yeni C3G histolojik indeksinin (C3G-HI) farklı kohortlarda doğrulanmasına ihtiyaç vardır. Bu çalışmada, toplumumuzda C3G-HI’nın kronisite skorunu ve olası prognostik faktörleri değerlendirmeyi amaçladık. Yöntemler: TSN-GOLD veri tabanında yer alan 20 merkezden, takip verileri yeterli olan C3G tanılı 74 hasta çalışmaya dahil edildi. Toplam kronisite skoru (TCS), glomerüloskleroz, interstisyel fibrozis, tübüler atrofi ve arterioskleroz/arterioloskleroz varlığı yüzdelerine göre hesaplandı. Primer bileşik sonlanım, serum kreatinin seviyesinin başlangıçtaki düzeyinin en az iki katına çıkması, renal replasman tedavilerine başlanması, evre 5 kronik böbrek hastalığının gelişmesi veya ölüm olarak tanımlandı. Bulgular: Medyan yaş 34 (IQR: 24-46) yıldı ve hastaların 39’u (%52.7) erkekti. Medyan takip süresi 36 (12-60) ay ve medyan TCS 3 (1-5) idi. On dokuz hastada (%25.7) primer bileşik sonlanım görüldü (Tablo 1). Çok değişkenli Cox regresyon modeli, yalnızca hemoglobinin [düzeltilmiş HR (aHR): 0.667, %95 CI: 0.458-0.971, p=0.035] primer bileşik sonlanımı öngördüğünü ve TCS’nin istatistiksel önem düzeyinin hafifçe altında kaldığını gösterdi (aHR: 1.261, 0.969-1.640, p=0.084) (Tablo 2). TCS’nin 3 yıllık primer bileşik sonlanımı ayırt edip edemediğini değerlendirmek için yapılan ROC analizinde AUC 0.676 (0.557-0.780, p=0.028) ile önemli bulundu (Şekil 1). TCS >=4 değerinin duyarlılığının %66.7, özgüllüğünün ise % 66.1 olduğu tespit edildi. Kaplan-Meier eğrisi, 3 yıllık renal sağkalımın TCS >=4 (n=29) olan hastalarda (%72.4) TCS <4 (n=45) olanlara (%91.1) kıyasla daha düşük olduğunu gösterdi (p=0.036) (Şekil 2). Sonuç: Başlangıçtaki aneminin derecesi C3G tanılı hastalarda kötü sonuçları öngörmektedir. TCS >=4, daha düşük seviyede bir 3 yıllık böbrek sağkalımı ile ilişkilidir ve bu sonuç çok merkezli ulusal kohortumuzda histolojik kronisite skorunun 3 yıllık prognozu göstermede başarısını doğrulamaktadır. Anahtar kelimeler: C3 glomerülopatisi, histoloji, belirteç, anemi
  • PublicationMetadata only
    Diyabetik Nefropatili Hastalarda SGLT2 İnhibitörlerinin Serum Ürik Asit Düzeylerine Etkisinin Değerlendirilmesi: Eğilim skoru (Propensity Score) eşleştirilmiş bir kohort çalışması
    (2023-12-06) Elçioğlu Ö. C.; Küçüköz A.; İşlek T.; Öztürk B. B.; Mirioğlu Ş.; Gürsu M.; Kazancıoğlu R.; ELÇİOĞLU, ÖMER CELAL; GÜRSU, MELTEM; KAZANCIOĞLU, RÜMEYZA
    Amaç: İnsulinden bağımsız olarak proksimal tübülden glukoz geri emilimini inhibe ederek etki gösteren Sodyum-glukoz kotransporter-2 inhibitörlerinin çeşitli klinik çalışmalarda serum ürik asit (SUA) seviyelerini düşürdüğü gösterilmiştir. Çalışmamızda SGLT-2i’nin SUA düzeyine etkisi araştırılmıştır. Amacımız SGLT-2i tedavisinin evre 2-4 kronik böbrek hasarı (KBH) olan diyabetik nefropatili hastalarda SUA düzeylerine etkilerini değerlendirmektir. Gereç-Yöntem: Çalışmaya 18-75 yaşlarında evre 2-4 KBH olan ve SGLT-2 tedavisi başlanan diyabetik nefropatili hastalar alındı. Herhangi bir nedenle kullan(a)mayan hastalar kontrol grubunu oluşturdu. Gut hastalığı olan, SUA düzeyini düşüren allopurinol, losartan ve diüretik gibi ilaçları kullanan hastalar çalışmaya alınmadı. Çalışmanın başında ve üç ayın sonunda ölçülen biyomiyasal parametreler kaydedilmiş, ilk ve son değerler karşılaştırılmıştır. İlk SUA eksi son SUA değeri ΔSUA olarak hesaplanmıştır. Bulgular: Çalışmaya Nefroloji Polikliniğimize başvuran 287 hasta dahil edilmiştir. Bunlardan 160 tanesi SUA’yı etkileyen ilaç (50 tane hidroklorotiyazit, 10 tane indapamid, 27 tane furosemid, 41 tane losartan, 30 tane allopurinol, 2 tane febuksostat kullanan) kullandığı için 10 tanesi de veri eksikliği nedeniyle çalışmaya alınmadı. Kalan 117 kişilik grupta eğilim skoru (propensity score) ile yapılan eşleştirme sonucunda 99 hasta (SGLT-2i alan 55 hasta (36 kadın, 19 erkek) ve 44 (28 kadın, 16 erkek) kontrol) çalışmaya alındı. İki grup arasında yaş (68&67 yıl), cinsiyet, diyabet süresi gibi demografik veriler açısından fark yoktu. Başlangıç HbA1C çalışma grubunda daha düşüktü (ortalama %7,37&%6,41, p<0,001). Başlangıç SUA ve eGFR dahil diğer biyokimyasal parametreler açısından anlamlı fark saptanmadı. ΔSUA çalışma grubunda (0,32 mg/dl & -0,08 mg/dl) anlamlı olarak yüksek bulunurken (p=0,017) Üçüncü ayın sonundaki SUA değerleri (çalışma grubu=6,09 mg/ dl & kontrol=6,63 mg/dl) arasında fark bulunmadı (p=0,088). Çalışma grubundaki ilk SUA değeri (6,40 & 6,09 mg/dl) anlamlı olarak yüksekken (p<0,001), kontrol grubunda ikinci değer (6,56 & SUA=6,64 mg/dl) anlamlı olarak yüksekti (p<0,001). Sonuç: SGLT-2i tedavisinin evre 2-4 KBH bulunan diyabetik nefropatili kohortumuzda literatür ile uyumlu olarak SUA değerin anlamlı olarak düşürdüğü gösterildi. Anahtar kelimeler: Diyabetik nefropati, SGLT-2 inhibitörleri, hiperürisemi
  • PublicationMetadata only
    65-80 Yaş Arası ve 80 Yaş Üzeri Hasta Gruplarında Akut Böbrek Hasarı Gelişimi İçin Risk Faktörleri ve Böbrek Sağkalımı Üzerine Etki Eden Faktörler
    (2023-12-06) Guliyeva L.; Hüseyinov N.; Engin Ö. E.; Sağlam Ş. S.; Avşar Ataberk E.; Elçioğlu Ö. C.; Kazancıoğlu R.; Gürsu M.; ELÇİOĞLU, ÖMER CELAL; KAZANCIOĞLU, RÜMEYZA; GÜRSU, MELTEM
    Amaç: 65 yaş ve üzeri hastalarda akut böbrek hasarı (ABH) risk faktörlerini belirlemek, hastalığın seyrine etki eden faktörleri ve sonlanımın belirleyicilerini tespit etmeyi amaçladık. Gereç-Yöntem: Çalışmamıza 65 yaş ve üzeri olup ABH nedeniyle yatan veya yatış sürecinde ABH gelişen hastalar dahil edilmiştir. ABH neden(ler)i, yatış neden(ler)i, komorbid hastalıklar, kullanılan ilaçlar, takip süresi, sonlanım durumu kaydedilmiş, sonlanıma etki eden faktörler analiz edilmiştir. Bulgular: Hastaların klinik ve laboratuvar verileri Tablo-1’de sunulmuştur. Hastaların 100’ünde evre-2, 53’ünde evre-3 ve 43’ünde evre-1 ABH tespit edilmiştir. Ortalama 13.7±12.0 gün takip sonunda sonlanım durumu tablo 2’de, sağkalım eğrileri şekilde sunulmuştur. 65-80 yaş arası grupta sepsis mevcudiyetinin (p<0.001), ABH evresinin ilerlemesinin (p<0.001) ve malignitenin (p=0.023) ölüm riskini arttırdığı; zeminde KBH olan (p=0.021), beta bloker kullanan ve nonoligürik hastalarda (p<0.001) mortalitenin daha düşük olduğu belirlendi. 80 yaş üzeri grupta mortalitenin dihidropiridin grubu KKB kullanan hastalarda daha düşük (p=0.033); RAAS blokeri (p=0.031) veya beta bloker (p=0.006) kullananlarda daha yüksek olduğu görüldü. Cox regresyon analizinde iyileşme olmaması (diyaliz bağımlı böbrek yetersizliği veya ölüm) için başlıca risk faktörlerinin 65-80 yaş grubunda aminoglikozid kullanımı (p<0.001) ve DM varlığının (p<0.032); 80 yaş üzeri grupta ise kalp yetersizliğinin olması (p=0.004), yatış endikasyonunun kardiyovasküler hastalıklar olması (p<0.001) ve kolistin kullanımı (p=0.026) idi. 65-80 yaş grubunda hastanın nonoligürik olmasının iyileşmeme riskini azalttığı (p=0.003) görülmüştür (p=0.078). ABH evrelerinin 80 yaş üzeri grupta etkisi görülmezken, 65-80 yaş grubunda evre-2 ABH’ nin evre-3 ABH ile kıyaslandığında koruyucu etkisi olduğu görülmüştür (p=0.009). Çok değişkenli analizde ölüm veya diyaliz bağımlı böbrek yetersizliği için zeminde KBH olması (p=0.048) ve hastanın nonoligürik olmasının (p=0.005) koruyucu etkisi olduğu tespit edilmiştir. Sonuç: ABH’ ye karşı daha savunmasız olup diyaliz bağımlı böbrek yetersizliği ve mortalite oranları yüksek olan geriatrik popülasyonunda ilk hedef ABH’den korunmak olmalıdır. Bu amaçla komorbid hastalıkların etkin tedavisi, nefrotoksik ajanlardan kaçınmak, akılcı ilaç kullanımı, dehidratasyonun önlenmesi büyük önem taşımaktadır. Anahtar kelimeler: Akut böbrek hasarı, kronik böbrek hasarı, yaşlılık, mortalite