Person:
KIYAK, YASEMIN

Loading...
Profile Picture

Status

Organizational Units

Job Title

First Name

YASEMIN

Last Name

KIYAK

Name

Email Address

Birth Date

Search Results

Now showing 1 - 10 of 16
  • Publication
    Covid-19 Pandemisinde Hemşirelerin Yaşadığı Etik İkilemler
    (2021-06-03T00:00:00Z) Uslu, Zeynep Ayşe; Aygün, Betül; Aştı, Türkinaz; Kıyak, Yasemin; AŞTI, TÜRKINAZ; KIYAK, YASEMIN
    Giriş: Covid-19 pandemisi, toplumu birçok yönden etkileyen kitlesel bir sağlık sorunu haline gelmiştir. Bu süreçte şüphesiz ki sağlık ekibi üyelerinden olan ve bakım vermede en ön safhalarda yer alan hemşireler, Covid-19 hastalarının bakımında ve tedavisinde önemli rollerde bulunmuş mesleki yükümlülüklerini büyük bir özveriyle yerine getirmiş ve getirmeye devam etmektedirler. Ancak tüm bu süreçte hemşireler rol ve sorumluluklarını yerine getirirken birçok etik ikilemle de karşı karşıya kalmışlar ve bunların çözümünde çeşitli sorunlar yaşamışlardır. Amaç: Bu derlemenin amacı Covid-19 pandemisi sürecinde hemşirelerin yaşamış olduğu etik ikilemleri ortaya koymaktır. Gereç ve Yöntem: Covid-19 pandemisinde hemşirelerin yaşamış olduğu etik ikilemleri incelemek amacıyla güncel literatür taranarak bu derleme çalışması hazırlanmıştır. Bulgular: Covid 19 pandemisinde hastalarla en çok temasta bulunan ve bakımda en ön safta yer alan hemşireler süreç boyunca birçok etik ikilemle karşı karşıya kalmışlardır. Bu etik ikilemlere bakıldığında hemşireler, bu süreçte ilk olarak mevcut yoğun bakım ve servis yataklarının, ventilasyon cihazlarının, ilaçların yetersiz kaldığı durumlarla karşılaşmış bu durum mevcut kaynakların adil dağıtılmasında etik ikilemler oluşturmuş ve hemşireler bakım verecekleri hastalarını seçmek zorunda kalmışlardır. Bir diğer etik ikilem; kişisel koruyucu ekipmanlarının yetersizliği ve sınırlı sayıdaki testler gibi güvenli bakımı sağlayan kaynakların yetersizliği durumunda görülmüştür. Bu durum, hemşirelerin virüsle enfekte etme olma, hastalarına ve ailelerine bulaştırma riski ve bakım vermeyi reddetme gibi sorunlar yaşamasına neden olmuştur. Bir başka etik ikilemse sahada özveriyle çalışan hemşirelerin, toplum tarafından damgalanma yaşamaları ve bu durum sonucunda, hastalarına ve topluma karşı mesleki yükümlülüklerini yerine getirirken kendi ve mesleki değerleri arasında çatışma yaşamalarıdır. Sonuçlar ve Öneriler: Covid-19 pandemisinde en ön safhada çalışan hemşireler, bu süreçte birçok sorunla ve etik ikilemlerle karşı karşıya kalmışlardır. Hemşirelerin karşılaştıkları bu etik ikilemlere ilişkin doğru etik karar verme adımlarını yerine getirebilmeleri için uluslararası düzeyde Covid-19 pandemisine yönelik etik uygulama ve ilkeleri içeren rehberlerin oluşturulması ve hemşirelerin bu dönemde yaşamış oldukları etik ikilemlere ilişkin çalışmaların yapılması gerekmektedir.ANAHTAR KELİMELER: Covid-19, hemşire, etik ikilem
  • Publication
    Türkiyede Kemoterapi ve/veya Radyoterapi Sonrasında Gelişen Oral Mukozit ile İlgili Yapılan Lisansüstü Tezlerinin İncelenmesi:Sistematik Derleme
    (2021-06-03T00:00:00Z) Işık, Hilal; Ertan, Gizem; Kıyak, Yasemin; Erdoğan, Özcan; KIYAK, YASEMIN; ERDOĞAN, ÖZCAN
    Giriş :Kemoterapi ve radyoterapi uygulaması, kanserin tedavisinde çok fazla kullanılan yöntemlerden biri olup kanserli hücrelerin çoğalmasını ve gelişmesini engellemek amacıyla uygulanmaktadır. Ancak bunu yaparken birçok sağlıklı doku ve hücrelere de zarar vermektedir. Kemoterapi ve radyoterapi tedavisinin zararından en çok etkilenen yapı oral mukoza epitelyum hücreleri olup bu hücrelerde meydana gelen ülseratif ve inflamatuvar değişikliklere ve oluşan yaralara oral mukozit denmektedir. Amaç: Bu sistematik derleme ile Türkiye’de kemoterapi ve/veya radyoterapi tedavisi sonrasında gelişen oral mukozit ile ilgili yapılan lisansüstü çalışmaların incelenmesi amaçlanmıştır. Gereç-yöntem: Bu çalışmada, Yüksek Öğrenim Kurulu’nun (YÖK) Ulusal Tez Merkezi veri tabanında konu ile ilgili çalışmalar -mukozit- (n:58) -oral mukozit- (n:38) ve -ağız bakımı- (n:24) anahtar kelimeleri ile üç araştırmacı tarafından taranmış ve PRİSMA (Preferred Reporting Items for Systematic Reviews and Meta-Analyses) bildirimi kriterleri esas alınarak dört araştırmacı tarafından incelenmiştir. Dışlanma kriterleri uygulandıktan sonra (Tam erişime açık olmayan, türkçe olmayan,hayvanlar üzerinde yapılan, kemoterapi ve/veya radyoterapi sonrası gelişen oral mukozitler konusunda yapılmayan ) elde edilen 40 çalışma SPSS 25 programı kullanılarak analiz edildi. Bulgular:Çalışmaya alınan tezlerin %55’inin Yüksek Lisans, %25’inin Doktora, %20’sinin Uzmanlık tezi olduğu, %72,5’unun hemşireler tarafından yapıldığı, %55’inin deneysel/yarı deneysel olarak tasarlandığı görülmüştür. Çalışmaya alınan örneklemlerin, %72,5’unun hemotoloji ve onkoloji kliniklerinde yatan hastalar olduğu, bu hastaların %97,5’unda kemoterapi/radyoterapi sonrasında oral mukozit geliştiği, %52’sinde mukozit değerlendirme ölçeği kullanıldığı, %55’inde tedavi amaçlı uygulamaların (ağız bakımı solüsyonları, alternatif ve medikal tedavi uygulamaları,eğitim,lazer tedavisi) etkinliğine bakıldığı ve bu uygulamaların %90 etkin olduğu saptanmıştır. Sonuç ve öneriler: Kanserli hastalarda tedavi amaçlı kullanılan kemoterapi ve/veya radyoterapinin komplikasyonu olarak oral mukozitin sıklıkla görüldüğü ve özellikle hemşireler tarafından verilen bakım sayesinde mukozitin etkin bir şekilde yönetildiği bulunmuştur. Hemşirelerin kemoterapi ve/veya radyoterapi alacak hastalarında gelişebilecek oral mukozit semptomalarını iyi bilmesi, tedavi öncesi ve sonrasında mutlaka oral mukozayı değerlendirmeleri ve oral mukozit gelişmesi durumunda uygun bakımı vermeleri ve hasta ve hasta yakınlarına bu konuda eğitim vermeleri önerilmektedir. ANAHTAR KELİMELER: Kemoterapi, Radyoterapi, Mukozit, Oral mukozit, Ağız bakımı
  • Publication
    Türkiye’deki hemşirelik lisans programlarında Hemşirelik Esasları dersinin öğretiminin incelenmesi
    (2022-09-15T00:00:00Z) KIYAK, YASEMİN; DEMİRCAN, BURCU; AŞTI, TÜRKİNAZ; KIYAK, YASEMIN; DEMİRCAN, BURCU; AŞTI, TÜRKINAZ
  • Publication
    Geleneksel Tamamlayıcı ve Alternatif Tıbbın  Astım Hastalığında Kullanımı: Sistematik Derleme
    (2021-06-03T00:00:00Z) Altundağ, Ceyda; Özcan, Buket; Kıyak, Yasemin; Erdoğan, Özcan; KIYAK, YASEMIN; ERDOĞAN, ÖZCAN
    Giriş: Solunum sistemi hastalıkları içerisinde yer alan astımın, semptomları ve ataklarının kontrolünde medikal tedaviler kullanılmaktadır. Hastalar tedavi ve bakımlarını kendileri yönetmek durumunda kalmaları sebebiyle zaman zaman Geleneksel Tamamlayıcı ve Alternatif Tedavilere (GTAT) başvurmaktadırlar. Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp Ulusal Merkezi (NCCAM)’ne göre alternatif tıp tedavileri:zihin ve vücut teknikleri,geleneksel tıp kullanımı, manipülatif ve vücut temelli teknikler, enerji tıbbı ve biyolojik temelli ürünler olarak sınıflandırılmaktadır. Amaç: GTAT’nın astım hastalığında kullanımının değerlendirilmesi ve yapılan çalışmaların sistematik olarak derlenmesidir. Gereç-yöntem: Sistematik derleme yöntemi kullanılarak yapılan bu çalışmada, Google Scholar, PubMed, EBSCO ve Türk Medline, veri tabanlarında 2000-2020 yılları arasında yapılan GTAT’nın astım hastalığında kullanımını içeren araştırmalar -astım, tamamlayıcı tıp-, -astım,alternatif tıp-, -asthma and complementary medicine- -asthma and alternative medicine- anahtar kelimeleriyle iki araştırmacı tarafından tarandı. Taranan çalışmalar, PRİSMA (Preferred Reporting Items for Systematic Reviews and MetaAnalyses) bildirimi kriterleri esas alınarak dört araştırmacı tarafından incelendi. Yapılan inceleme sonucunda 56 çalışmanın SPSS 25 programı kullanılarak analizi yapıldı. Bulgular: Yapılan çalışmaların %76,8’inin hekimler tarafından yapıldığı, örneklem grubunun %48,2’sinin sadece yetişkinler, %44,7’sin ise sadece çocuklar olduğu, çalışmaların %42,9’unun Amerika’da, %25’inin Türkiye ‘de yapıldığı, Amerika’da yapılan çalışmalarda zihin ve vücut teknikleri yönteminin en sıklıkla kullanılırken (%41,7), Türkiye’de yapılan çalışmalarda biyolojik temelli ürünlerin en sık kullanıldığı ( %85,7), GTAT kullanıcılarının gelir düzeylerinin ve eğitim durumlarının ise çoğunlukla düşük ve orta seviyede olduğu görülmüştür. Sonuç ve öneriler: Astım tedavisinde hastaların medikal tedavi yanında alternatif ve tamamlayıcı tedaviye de başvurdukları, bundan kendi ifadelerine göre fayda gördükleri deneysel çalışmalarla bunun kanıtlanmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Astım tedavisinde GTAT yöntemlerinin kullanılmasının hekim ve hemşireler tarafından sorgulanması, bu konuda hastalara gerekli eğitimlerin verilmesi ve GTAT’ın fayda veya zararlarının deneysel çalışmalarla desteklenmesi önerilmektedir. ANAHTAR KELİMELER: Astım, Tamamlayıcı tıp, Alternatif tıp
  • Publication
    Toplumun Erkek Hemşirelerden Bakım Alma Hakkındaki Düşünceleri
    (2019-10-01T00:00:00Z) Uysal, Hilal; Karakoç, Bahar; Kıyak, Yasemin; KIYAK, YASEMIN
    Amaç: Araştırma, son dönemde toplumun erkek hemşirelerden bakım alma konusunda düşüncelerininortaya konulması amacıyla tanımlayıcı tipte bir araştırma olarak planlandı ve uygulandı.Gereç ve Yöntemler: Araştırma, Şubat-Mart 2018 tarihleri arasında, bir üniversitehastanesinin polikliniklerine gelen, araştırmanın amacı ve araştırmadan beklentiler hakkında bilgilendirmeyapılmış olan ve araştırmaya katılmaya istekli olan 644 birey ile gerçekleştirildi. Araştırmada,araştırmacılar tarafından oluşturulan veri toplama araçları kullanıldı. Bulgular:Çalışmaya katılan bireylerin %65,4’ü kadın, %34,6’sı erkek, çoğunluğunun yaş aralığı (%46) 17-36 yıl, %31,7’si37-51 yaş grubunda idi. Araştırmada özel bölgenin tıraşının yapılması için erkekler kesinlikle erkek(%97,2), kadınlar da kadın hemşire (%96,1) tercih ettiğini belirtti. Erkeklerin hemşirelik girişimi ihtiyaçlarındaçoğunlukla erkek hemşireleri, kadınların da çoğunlukla kadın hemşireleri tercih ettiklerisaptandı. Çalışmada bireyler, erkek hemşirelerin sadece erkek (%39,3) kadın hemşirelerin isesadece kadın hastalara (%41,9) bakım vermelerine ve hemşireliğin kadın mesleği olduğuna (%40,7)katılmadıklarını belirttiler. Erkek hemşirelerin de kadın hemşireler gibi her serviste çalışmaları gerektiğinekatıldıkları (%35,2) belirlendi. Sonuç: Erkek hemşirelerin hemşirelik mesleğinde daha yoğun olarak yer almaya başlamaları ile toplumun hemşirelik mesleğine bakışında bazı değişimler yaşadığı saptandı. Ancak, toplumun hâlâ erkek hemşirelerin bakımın her alanında olmaları konusunda kararsız oldukları belirlendi.Anahtar Kelimeler: Erkek; hemşire; hemşirelik; kadın; tutum
  • Publication
    Hemşirelik Öğrencilerinin Ahlaki Duyarlılıkları İle Mesleki Benlik Saygıları Arasındaki İlişkinin İncelenmesi
    (2022-09-15T00:00:00Z) DEMİRCAN, BURCU; KIYAK, YASEMİN; AŞTI, TÜRKİNAZ; DEMİRCAN, BURCU; KIYAK, YASEMIN; AŞTI, TÜRKINAZ
  • Publication
    TURİZM SEKTÖRÜNDE ÇALIŞAN SAĞLIĞI VE ÇALIŞMA ORTAMI KAYNAKLI SAĞLIK RİSKLERİ
    (2021-09-24T00:00:00Z) Adıgüzel, Yasemin; Kıyak, Yasemin; Erdoğan, Özcan; ADIGÜZEL, YASEMIN; KIYAK, YASEMIN; ERDOĞAN, ÖZCAN
    İnsanlar yaşamlarını sürdürebilmek için genellikle yetişkinlik döneminden itibaren çalışma yaşamına girmektedir. Güvenli bir iş yerinde çalışmak temel insan haklarından birisidir. Bu hak kapsamında sağlıklı ve güvenli çalışma koşullarını karşılama, iş kazaları ve meslek hastalıklarını önleyerek en alt düzeye indirme ve böylece iş gücü kaybı nedeniyle ortaya çıkabilecek maddi kayıpları önleme, karlılığı ve verimliliği artırma hedeflerini içeren iş sağlığı kavramı oldukça önemlidir. Çalışma hayatının iki ana tarafı olan işverenler ve çalışanlar için güvenli ve verimli bir çalışma hayatının oluşturulması hem çalışanları koruyacak hem de iş verimini artıracaktır. Çalışma ortamında sağlık ve güvenlik, işin tüm süreçlerini etkileyen ve kapsayan bir konudur. Çalışan sağlığı ve çalışma güvenliği uygulaması DSÖ, Uluslararası Çalışma Örgütü (İLO) gibi kuruluşların sözleşme, direktif ve bildirgeleri nedeniyle birçok ülkede yasal bir gerekliliktir. Türkiye’de de iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı Anayasa ile uyumlu bir biçimde yapılandırılmıştır. Çalışan sağlığı, sağlıklı bir yaşam için gereken sağlık kurallarını içermektedir. Çalışma güvenliği kavramı ise çalışanın yaşamına ve vücut bütünlüğüne yönelik tehlikelerin ortadan kaldırılması için gerekli teknik kuralları ele almaktadır. Turizm sektöründe çalışanlar düşünüldüğünde özellikle turistler ile teması çok olan iş grupları (temizlik personelleri, garsonlar, aşçılar, resepsiyon çalışanları vb.) birçok ülkeden gelen kişilere hizmet sunmaktadır. Turizm sektöründe çalışanların maruz kaldıkları meslek hastalıklarının başında sırt kaslarının zedelenmesi, bel tutulmaları ve kaymaları gibi kas iskelet sistemi hastalıkları, bulaşıcı hastalıklar ve psikolojik baskılardan kaynaklanan hastalıklar gelmektedir. Meslek hastalıklarının yanı sıra iş kazaları da bu sektörde görülmektedir. Turizm sektöründe en çok yaşanan iş kazaları; kesici delici alet yaralanmaları, yanma, haşlanma, temizlik ürünlerinin yanlış kullanımı sonucunda yaşanan zehirlenmeler, derin dondurucuların yanlış kullanımı sonucu karşılaşılan sorunlar (fazla soğuğa maruz kalma, donma vb.), elektrik çarpmaları, düşme ve kaymalardır. Turizm sektörü çalışanlarının çalışma yaşamlarını sağlıklı bir şekilde sürdürebilmesinde çevresel (gürültü, ışık, ısı, nem), kimyasal (zehirli gaz, asit, boya vb.) biyolojik (bulaşıcı hastalıklar) ergonomik hastalıklar, kas- iskelet sistemi hastalıkları), psikolojik (çalışma saatleri, yorgunluk, stres, çatışma vb), sosyokültürel (dil, din, kültür), politiko-ekonomik (işletme yönetmelikleri, ücretlendirme, organizasyon) faktörler önemli bir rol oynamaktadır. Turizm sektöründe iş sağlığı ve güvenliği kültürünün oluşturulmasında, iş kazalarının ve meslek hastalıklarının önlenmesinde; çalışanların işe giriş muayenelerinin yapılarak uygun işlere yerleştirilmeleri ve periyodik sağlık muayenelerinin takip edilmesi önemlidir. İş sağlığı ve güvenliği ile ilgili konularda, iş yeri hekimi ve iş yeri hemşiresi tarafından çalışma ortamı ve şartlarının çalışanların sağlık ve güvenliğine etkileri konularında iş verenlere ve çalışanlara eğitimler verilmesi ve çalışanların takip edilmesi daha güvenli bir çalışma ortamı oluşturulmasını sağlayacaktır. Anahtar Sözcükler: Turizm Sektörü, Çalışan Sağlığı, Çalışma Ortamı, İş Sağlığı ve Güvenliği
  • Publication
    Hemşirelik Öğrencilerinin Merhamet Düzeylerinin Organ Bağışına Yönelik Tutumları ile İlişkisi
    (2022-10-24) Kıyak Y.; Köktürk Dalcalı B.; Erden Melikoğlu S.; KIYAK, YASEMIN
    Amaç: Organ bağışı ve nakil sürecinde sağlık ekibinin büyük bir gücü olan hemşirelerin önemli sorumlulukları vardır. Bu nedenle geleceğin hemşireleri olarak organ bağışı ve nakil sürecinde aktif rol alacak öğrencilerin organ bağışına yönelik tutumlarını, bilgisini ve organ bağışını etkileyen faktörleri belirlemek toplumun organ bağışı konusunda farkındalık kazanması açısından önem taşımaktadır. Organ bağışını olumlu olarak etkileyebilecek faktörlerden birinin de merhamet duygusu olduğu düşünülmektedir. Bu bağlamda araştırma, hemşirelik öğrencilerinin merhamet düzeylerinin organ bağışına yönelik tutumları ile ilişkisini belirlemek amacıyla gerçekleştirildi. Yöntem :Araştırma, tanımlayıcı ve ilişki arayıcı bir çalışmadır. Araştırmanın evrenini, bir vakıf üniversitesinin 1. 2. 3. ve 4. sınıflarında öğrenim gören toplam 208 hemşirelik öğrencisi, örneklemini ise verilerin toplandığı tarihte devamsızlık yapmayan ve araştırmaya katılmayı kabul eden 194 öğrencisi oluşturdu. Veriler, ‘‘Öğrenci Bilgi Formu’’ \"Merhamet Ölçeği\" ve ‘‘Organ Bağışı Tutum Ölçeği’’ kullanılarak yüz yüze toplandı. Verilerin istatistiksel analizleri için SPSS 21.0 programı kullanıldı. Veriler değerlendirilirken, tanımlayıcı istatistiksel testler, Student t testi, One Way Anova testi ve korelasyon analizi kullanıldı. Bulgular :Çalışmaya katılan öğrencilerin %90,2’si kadın, %32.0’si 2. sınıf öğrencisidir. Öğrencilerin %57,2’sinin organ bağışında bulunmayı düşünmediği ve %96,4’ünün kendini merhametli biri olarak tanımladığı saptandı. Öğrencilerin Merhamet ölçeğinden aldıkları toplam puan ortalaması 100.40±12,64 olarak bulundu. Organ Bağışı Tutum ölçeğinden aldıkları toplam pozitif puan ortalaması 98,35±16,30, toplam negatif puan ortalaması ise 58,45±18,88 olarak saptandı. Öğrencilerin cinsiyet (p=0,008) ve sınıf (p=0.025) değişkenlerine göre merhamet düzeylerinde anlamlı farklılık olduğu görüldü. Öğrencilerin merhamet düzeyleri ile organ bağışına yönelik pozitif tutumları arasında zayıf düzeyde pozitif yönde anlamlı ilişki (r=0.378, p=0.000), organ bağışına yönelik negatif tutumları arasında ise zayıf düzeyde negatif yönde anlamlı ilişki (r=:-0.356, p=0.000) saptandı. Sonuç ve Öneriler: Hemşirelik öğrencilerinin merhamet düzeylerinin yüksek, organ bağışına yönelik tutumlarının ise olumlu olduğu belirlendi. Kadın öğrencilerin merhamet düzeylerinin erkek öğrencilerden yüksek olduğu ve 3.sınıf öğrencilerinin diğer sınıflardaki öğrencilere göre daha yüksek merhamet düzeyine sahip olduğu görüldü. Öğrencilerin merhamet düzeyleri ile organ bağışına yönelik tutumları arasında anlamlı ilişki saptandı. Toplumsal farkındalığın arttırılmasında önemli rol oynayan geleceğin sağlık profesyonelleri olarak hemşirelik öğrencilerinin merhamet düzeylerini ve organ bağışı konusunda pozitif tutumunu geliştirmeye yönelik eğitimlerin planlanması, bu gelişimi destekleyecek farklı öğretim yöntemlerinin kullanılması ve uygulama alanlarının oluşturulması önerilmektedir. Anahtar Kelimeler: Hemşirelik öğrencisi, merhamet, organ bağışı, tutum
  • Publication
    Online Exam Model In Physical Environment: Experience In A Nursing Department
    (2022-12-01) DAĞCI M.; KOYUNCUOĞLU E.; KIYAK Y.; ADIGÜZEL Y.; DEMİRCAN B.; ERDOĞAN Ö.; DOĞAN N.; ATEŞ N.; ÇAM F.; MEŞEDÜZÜ M.; et al.; DAĞCI, MAHMUT; KOYUNCUOĞLU, ELİF; KIYAK, YASEMIN; ADIGÜZEL, YASEMIN; DEMİRCAN, BURCU; ERDOĞAN, ÖZCAN; DOĞAN, NAREG; ATEŞ, NİMET
  • Publication
    OTİZM SPEKTRUM BOZUKLUĞU OLAN BİREYLERDE HEMŞİRELİK BAKIMI
    (2022-08-05) Çopur Ş.; Koçkesen B.; Geçgin T.; Taş K.; Kıyak Y.; Aştı T.; KIYAK, YASEMIN; AŞTI, TÜRKINAZ
    Özet: Otizm spektrum bozukluğu (OSB) tanım olarak çocukluk çağında belirti veren, ortaya çıkış nedeni tam olarak belli olmayan, nöro-gelişimsel bir hastalıktır1. OSB’nin etiyolojisi tam olarak açıklanamasa da son on yıla bakıldığında bu durumun genetik, çevresel, nöroanatomik, nörokimyasal ve nörofizyolojik birçok etkenden kaynaklı olabileceğine yönelik çalışmalar mevcuttur 1,2. OSB’nin bireyde tanı koyulabilmesi için Amerikan Psikiyatri Birliği (APA) tarafından hazırlanan DSM-5 kriterleri kullanılmaktadır. DSM-5’e göre, otizm tanılamasında iki temel klinik özellik vardır. Bunlar toplumsal iletişim ve etkileşimde bozulma ile kısıtlı yineleyici davranışlardır. OSB’li bireyler; bilişsel, duyuşsal, davranışsal, iletişim ve sosyal etkileşim kurmada birçok sorun yaşamaktadır 1,2,3. OSB’li bireylerin tedavisinde ise bireye uygun bir eğitim planlanmasının yanı sıra çeşitli bilişsel ve davranışsal terapilerin uygulanması, hastalık sürecinin yönetilmesi bakımından önem taşımaktadır2,3. OSB erken çocuklukta görülen, kesin tedavisi olmayan bir bozukluk olmasına rağmen hastalığın erken dönemde saptanması birey için tedavideki başarı şansını arttırmaktadır. Son yıllarda OSB’nin tanısındaki artış, toplumda OSB’nin erken tanılama sürecinin başlatılmasında sağlık profesyonellerinin önemli rolü olduğunu göstermektedir2,3. Yaygın gelişimsel bozukluk olan OSB’nin erken çocukluk döneminde tanılanmasında ise hemşireler özellikle uygulayıcı, eğitici, rehberlik ve danışmanlık görevleri kapsamında anahtar bir role sahiptir3,4,5. Hemşireler bu rolleri doğrultusunda çocuk bakımında ve büyüme-gelişme izleminde yapacakları fiziki muayene ile OSB’nin erken tanılanmasında yardımcı olabilir, doğru iletişim tekniklerini kullanarak OSB’li bireyin bakımında etkin rol oynayabilir ve ebeveynlerin gelişimselbozukluklar konusunda bilgilendirilmesini sağlayarak, tedavi sürecinin daha etkin ve etkili yönetilmesine rehberlik edebilir4,5,6,7. Literatürde yapılan çalışmalar incelendiğinde; hemşirelerin OSB’li bireylerin tanılanmasında önemli bilgi birikimine sahip oldukları6 ve OSB hakkında eğitim alan hemşirelerin OSB’li bireylerin tanılanmasında bilgi düzeylerinin yüksek olduğu7 saptanmıştır. Sonuç olarak hemşireler, OSB’nin erken tanılanma ve müdahale süreçlerinde aracı ve önemli bir role sahiptir. Bu kapsamda hemşirelerin OSB’nin tespit edilmesinde gerekli bilgi, beceriye sahip olmaları, OSB’li bireyin büyüme-gelişiminde erken müdahalelerde bulunmaları, ebeveynleri desteklemeleri ve OSB’nin tedavi sürecinin yönetiminde diğer sağlık ekibi üyeleriyle iş birliği içerisinde olup çeşitli stratejiler geliştirmeleri gerekmektedir. Anahtar Kelimeler: Otizm spektrum bozukluğu, hemşirelik bakımı, erken tanı, tedavi.