Person:
DESTEK, SABAHATTİN

Loading...
Profile Picture
Status
Kurumdan Ayrılmıştır
Organizational Units
Organizational Unit
Job Title
First Name
SABAHATTİN
Last Name
DESTEK
Name
Email Address
Birth Date

Search Results

Now showing 1 - 6 of 6
  • PublicationMetadata only
    Mide Kanserleri
    (2019-05-01T00:00:00Z) Akçakaya, Adem; Destek, Sabahattin; AKÇAKAYA, ADEM; DESTEK, SABAHATTİN
    Mide kanseri tedavisin de etkin yöntem radikal cerrahidir. D2 lenf nodu diseksiyonu (LND) ile gastrektomi standart tedavidir. Erken evre mide kanserlerinde (Evre IA) endoskopik tedavi yapılabilir. Evre IB-II-IIIA mide kanserlerinde radikal cerrahi yapılır. R0 rezeksiyon sağlamak ana hedeftir. Evre IIIB-IV gibi lokal ileri mide kanserlerinde genişletilmiş rezeksiyonla beraber D2 LND yapılabilir. Bu durumda cerrahi palyatif kalabilmekte ve prognoz üstüne etkisi olmamaktadır. Bursektominin surviye katkısı net olarak gösterilmemiştir. Rutin LND-nin bir parçası olarak splenektomi büyük ölçüde terk edilmiştir. Minimal invaziv cerrahi için genel olarak kabul edilen endikasyon erken mide kanserleridir. Laparoskopik ve Robotik yöntemlerle mide kanserinin cerrahi tedavisi gün geçtikçe artmaktadır. Tümörün lokalizasyonu, yaygınlığı, merkez ve cerrahın tecrübesine göre tercih edilme oranı değişmektedir. Radikal cerrahiye rağmen, ileri evre mide kanseri için uzun dönem sonuçları tatmin edici değildir. Tanı amaçlı laparoskopi ameliyat öncesi akılda tutulmalıdır. Neoadjuvan tedavi özellikle ileri evre kanserlerde önerilmektedir. Adjuvan kemoradyoterapi cerrahinin tamamlayıcısı olarak yerini korumaktadır.
  • PublicationMetadata only
    Fibroepitelyal Anal Polipler Ve Eşlik Eden Anal Hastalıklar
    (2019-10-01T00:00:00Z) Destek, Sabahattin; DESTEK, SABAHATTİN
  • PublicationMetadata only
    Clinical and Pathological Evaluation of Benign Skin Lesions
    (2019-12-01T00:00:00Z) Destek, Sabahattin; Gül, Vahit Onur; DESTEK, SABAHATTİN
    Skin lesions are commonly benign in nature. The present study aims to evaluate the prevalence and clinicopathological characteristics of a large series of benign skin lesions (BSLs) excised in our clinic. Patients with skin lesions who underwent total excisional biopsy at the general surgery clinic between 2012 and 2016 were reviewed. A total of 551 patients with BSLs were included in the study. Of these, 43.7% were females and 56.7% were males. The age range was between 2 and 98 years with a mean of 39.7 years. The most commonly occurring group of BSLs was of the appendageal tumors (33.3%), and this finding was statistically significant. The most common keratinocytic BSL (13.6%) was verruca vulgaris. In the present study, various types of BSLs and their occurrences were evaluated. Benign skin tumors can turn into malignant types. A biopsy should be performed to establish the exact diagnosis. We performed an excisional biopsy to confirm the diagnosis.
  • PublicationMetadata only
    Recent Clinical Techniques, Results, and Research in Wounds
    (2017-09-01T00:00:00Z) Gül, Vahit Onur; Destek, Sabahattin; Ahioğlu, Serkan; DESTEK, SABAHATTİN
    Pilonidal sinus is a common disease of the sacrococcygeal area. Although many surgical treatment methods have been described, there is no ideal treatment, owing to the high recurrence rates, and available surgical techniques are still subject to debate. The existing treatment methods range from complete and large excision with or without wound closure to curettage of the sinus with a brush. Because of the high recurrence rates, pilonidal sinus can become a chronic and complicated disease, particularly when it is in the intergluteal area. Sometimes it may fistulize to the gluteal area, with secondary orifices opening to this region. In recent years, minimally invasive surgical techniques have become increasingly common in parallel with increasing experience and development of new instruments. When compared with large excisions, limited excision of the pilonidal sinus tract (fistula) may be a better treatment option regarding healing time and patient comfort. In this section, we explain why limited excision is a good treatment option not only in simple pilonidal sinus cases but also in complicated cases with recurrence and fistulization.
  • PublicationMetadata only
    AKUT APANDİSİT TANISINDA PENTRAXİN-3 VE DİĞER AKUT FAZ REAKTANLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ
    (2019-10-29T00:00:00Z) Destek, Sabahattin; Yapalak, Yunus; DESTEK, SABAHATTİN; YAPALAK, YUNUS
    AMAÇ: Akut apandisit acil cerrahide en sık karşılaşılan akut batın tablosudur ve apandektomi acil cerrahi girişimleri arasında en fazla yapılan ameliyattır. Ancak geç tanı ve perforasyon oranı yüksekliği hala sorun olmayı sürdürmektedir. Bu sebeple akut apandisit tanısını koymaya ve desteklemeye yönelik testler geliştirilmeye devam etmektedir. Bu çalışmamızda serum lökosit, C-reaktif protein (CRP), prokalsitonin, fibrinojen ve pentraxin-3 düzeylerinin akut apandisitteki tanısal ve prognostik etkinliği araştırıldı. MATERYAL-METOD: Yetişkin hastalardan (18-84 yaş arası) oluşan kontrol (n=110) ve akut apandisit hasta grubu (n=77) oluşturuldu. Kontrol grubunda %69’u kadın, hasta grubunda %46.8’i kadındı. Hastaların demografik özellikleri, ameliyat öncesi serum lökosit, CRP, prokalsitonin, fibrinojen ve pentraxin-3 seviyeleri ile bunların ameliyat öncesi yapılan batın tomografisi (BT) skorlarıyla, Alvarado skorlarıyla, apandisitin histopatolojik evreleriyle olan ilişkisine bakıldı. BULGULAR: Ortalama yaş, hasta grubunda 36.1 ± 13.6, kontrol grubunda 47.7 ± 16.6 yıldı. BT’de hastaların %13’ünde (n=10) perfore apandisit saptandı. İstatiksel olarak BT skorlarıyla CRP (p=0.001), prokalsitonin (p=0.019), fibrinojen (p=0.025) arasında anlamlı korelasyon varken lökosit ve pentraksin-3 ile korelasyon saptanmadı. Alvarado skorları ile lökosit (p=0.001) ve prolaksitonin (p=0.037) arasında arasında anlamlı korelasyon saptanmışken; CRP, fibrinojen ve pentraksin-3 ile korelasyon bulunmadı. Histopatolojik incelemelerde hastaların %6.5’inde (n=5) perfore apandisit saptandı. Apendisitin histopatolojik evreleriyle CRP (p=0.0001), prokalsitonin (p=0.0001) ve fibrinojen (p=0.008) arasında anlamlı şekilde korelasyon varken lökosit ve pentraksin- 3 ile korelasyon saptanmadı. SONUÇ: Bu klinik çalışmamızda özellikle prokalsitonin düzeyleri akut apandisit tanısı ve hastalığın evresi ile ilgili olarak iyi bir gösterge olduğu bulundu. Diğer taraftan pentraksin-3’ün tanıda ve prognozun belirlenmesinde bir öneminin olmadığı belirlendi.Anahtar Kelimeler: Apandisit, akut faz reaktanı, pentraxin-3
  • PublicationMetadata only
    Akut mezenterik iskemi hastalarında L-laktat, D-dimer, lökosit, CRP ve nötrofil/lenfosit oranının prediktif ve prognostik değeri
    (2019-12-01T00:00:00Z) Destek, Sabahattin; Yabacı, Ayşegül; Değer, Kamuran Cumhur; Gül, Vahit Onur; Abik, Yağmur Nur; DESTEK, SABAHATTİN; YABACI TAK, AYŞEGÜL; DEĞER, KAMURAN CUMHUR
    Acute mesenteric ischemia (AMI) is a disease that causes an ischemia in the intestines due to the obstruction of the mesenteric vessels feeding the intestines, with a mortality rate reaching up to 80%. The overall incidence of AMI is 0.63 per 100,000 people. Early diagnosis and treatment are very important for survival. There is no ideal biomarker that can reflect different types and stages of AMI. This study investigated the predictive and prognostic value of L-lactate, D-dimer, leukocyte, C reactive protein (CRP) and neutrophil/lymphocyte ratio (NLR) in the preoperative period were investigated in patients operated for AMI.