Goal:
15 - Karasal Yaşam

Loading...
Project Logo
Description
Karasal Yaşam Karasal ekosistemleri korumak, iyileştirmek ve sürdürülebilir kullanımını desteklemek; sürdürülebilir orman yönetimini sağlamak; çölleşme ile mücadele etmek; arazi bozunumunu durdurmak ve tersine çevirmek; biyolojik çeşitlilik kaybını engellemek. İnsan yaşamı gıda ve geçim kaynakları bakımından okyanuslara olduğu kadar karaya da bağımlıdır. Bitkiler, insanların besin kaynaklarının %80’ini sağlar, önemli bir ekonomik kaynak ve kalkınma vasıtası olarak tarıma dayanırız. Ormanlar, Yerküre’nin yüzeyinin %30’nu kaplıyor; milyonlarca tür için hayati önem taşıyan yaşam alanları ve önemli temiz hava ve su kaynakları sağlıyor; ve aynı zamanda iklim değişikliği ile mücadele açısından kritik önem taşıyor.

Publication Search Results

Now showing 1 - 10 of 52
  • PublicationMetadata only
    Alaçam Dağların’da (Balıkesir, Kütahya) Bulunan Saf Karaçam (Pinus nigra, Pinaceae) Meşcerelerinde Liken Ölü Örtü Miktarının Mekansal Tahmini
    (2012-09-07) YILMAZ, OSMAN YALÇIN; SEVGI, ORHAN; TECIMEN, HUSEYIN BARIS; COBANOGLU, GULSAH; SEVGİ, ECE; SEVGİ, ECE
  • PublicationMetadata only
    Alaçam Dağları Karaçam Ormanlarının Epifit Likenleri (Balıkesir - Kütahya)
    (2011-10-01) COBANOGLU, GULSAH; SEVGİ, ECE; SEVGI, ORHAN; TECIMEN, HUSEYIN BARIS; YILMAZ, OSMAN YALÇIN; Açıkgöz, Birkan; SEVGİ, ECE
  • PublicationMetadata only
    Net Nitrogen Mineralization and Nitrification Rates in Different Land Uses: An in Situ Incubation
    (2013-04-01) TECIMEN, HUSEYIN BARIS; SEVGI, ORHAN; Yurtseven, Hüseyin; SEVGİ, ECE; SEVGİ, ECE
    This study aimed to compare in situ net nitrogen mineralization and nitrification amounts in different land use types in northern Turkey (Karacakoy-Catalca-Istanbul). The soils in the study area are loamy textured with generally slightly acidic (pH(H2O) between 4.29 -6.02) soil reaction. The vegetation types studied were pasture in abandoned agricultural lands, Cystus and Rubus sp. dominated shrubs at shrub land, and mixture of Quercus petrea, Q. cerris, Q. frainetto and Q. robur in the oak forest which was clear-cut. Thirteen sample plots were used to measure net mineralization and nitrification amounts during a month consisting from 3 recently abandoned agricultural lands (RAAL) (no application for 5 years), 3 old abandoned agricultural lands (OAAL) (no application for 20 years), 3 shrub lands (SL) and 4 oak forest lands (OFL). Sampling took place on April 24th and May 22nd in 2009. The 29 d net nitrogen mineralization amounts showed no differences among RAAL, OAAL and SL (0.223, 2.398 and 3.951 mg NH4+-N kg(-1) for RAAL, OAAL and SL respectively), while OFL site produced more amount of net-nitrogen mineralization (10.976 mg NH4+-N kg(-1)) than the others (Tukey, p<0.05). The nitrification amounts also showed similar results with mineralization such as 0.604, 0.434, 0.499 and 2.602 mg NO3--N kg(-1) for RAAL, OAAL, SL and OFL respectively (Tukey, p<0.05). The initial ammonium-N and nitrate-N concentration in the soils showed that for all land use types nitrate was mobile whereas ammonium was more stable mineral nitrogen form. In this study, the initial ammonium and nitrate amounts had a minor effect on the mineralization and nitrification. Amounts of organic carbon amounts were more important than total carbon and mineral nitrogen concentrations in affecting rates of N transformations. In conclusion, microclimatic conditions and differences in organic carbon are likely related to the differences in nitrogen transformation rates we measured.
  • PublicationMetadata only
    Glenoid Anterior Derinlik Açısı ve Glenoid Versiyonun Tekrarlayan Anterior Glenohumeral Dislokasyonlara Etkisi
    (2020-09-01T00:00:00Z) Taşdemir, Zeki; Semiz, İsmail; Bulut, Güven; Elmalı, Nurzat; ELMALI, NURZAT
    Amaç: Anterior dislokasyonlar Glenohumeral Eklem Dislokasyonlarının (GED) %85-ini oluşturur ve erken cerrahi önerilir. Bu çalışmanın amacı, Glenoid Anterior Derinlik Açısı (GADA) ve Glenoid Versiyon Açısı-nın (GVA) tekrarlayan anterior glenohumeral çıkıklar (TAGD) üzerindeki etkilerini araştırmaktır. Aynı zamanda, TAGD-de glenoid anatomik formundan kaynaklanan riski belirlemeyi ve cerrahi planlamayı aydınlatmayı amaçladık. Gereç ve Yöntemler: Çalışmamız kontrollü ve tek kör olarak tasarlanmıştır. Toplam 41 ön çıkık bir yılda en az üç kez tekrarlanmış ve manyetik rezonans görüntüleme (MRG) ile belgelenmiştir. 47 kontrol grubu hastadan elde edilen MRG-leri çalışmaya dahil edilmiştir. Eksenel MR görüntülerinden GVA ve GADA ölçüldü. Bulgular: Cinsiyetin gruplar arasında dağılımı benzerdi. Hastaların yaş ortalaması 40,38 ± 15,96 yaş idi. GADA ve GVA değerleri sırasıyla 26.90 ± 5.62 (11-37.7) ve 11.74 ± 4.31 (1.8-20.4) olarak ölçüldü. GADA ölçümleri açısından gruplar arasında 0.927 uyumu istatistiksel olarak anlamlı idi (p = 0.001). Birinci ve ikinci gözlemcinin ilk GADA ölçümleri birbiriyle uyumluydu (0.881). Gruplar arasında ortalama GADA değerleri açısından anlamlı fark vardı (p = 0.00, kritik t 1.99). Gruplar arasında ortalama GVA değerleri açısından anlamlı fark vardı (p = 0.00, kritik t1.99). Sonuç: AGED tanısı olan hastalarda Anterior Glenohumeral Eklem Dislokasyonu (AGED) nüks riski 11,22 ° -den düşük GRA ve 25,21 °- den düşük GRA varlığında yüksektir. Anahtar Kelimeler: Kontrol Grupları; Glenoid Açı; Glenohumeral Eklem Çıkıkları
  • PublicationMetadata only
    Comparison of tree-based methods used in survival data
    (2022-03-01T00:00:00Z) Yabacı Tak, Ayşegül; Sığırlı, Deniz; YABACI TAK, AYŞEGÜL
    Survival trees and forests are popular non-parametric alternatives to parametric and semiparametric survival models. Conditional inference trees (Ctree) form a non-parametric class of regression trees embedding tree-structured regression models into a well-defined theory of conditional inference procedures. The Ctree is applicable in a varietyof regression-related issues, involving nominal, ordinal, numeric, censored, as well as multivariate response variables and arbitrary measurement scales of covariates. Conditional inference forests (Cforest) consitute a survival forest method which combines a large number of Ctrees. The Cforest provides a unified and flexible framework for ensemble learning in the presence of censoring. The random survival forests (RSF) methodology extends the random forests method enabling the approximation of rich classes of functions while maintaining generalisation errors low. In the present study, the Ctree, Cforest and RSF methods are discussed in detail and the performances of the survival forest methods, namely the Cforest and RSF have been compared with a simulation study. The results of the simulation demonstrate that the RSF method with a log-rank score distinction criteria outperforms the Cforest and the RSF with log-rank distinction criteria. Key words: tree-based methods, conditional inference trees, conditional inference forests, random survival forests.
  • PublicationOpen Access
    Factors Influencing Epiphytic Lichen Species Distribution in a Managed Mediterranean Pinus nigra Arnold Forest
    (2019-04-01) SEVGİ, ECE; YILMAZ, OSMAN YALÇIN; ÇOBANOĞLU, GÜLŞAH; TECİMEN, HÜSEYİN BARIŞ; SEVGİ, ORHAN; SEVGİ, ECE
  • PublicationMetadata only
    İnfluenza A (H1n1) ve B Virus’ün 2016-2018 Yılları Arasında Mevsimsel Dağılımı
    (2018-05-13) SÜMBÜL GÜLTEPE, BİLGE; SÜMBÜL, BİLGE
  • PublicationMetadata only
    Comparative Morphological, Anatomical and Habitat Studies on Dactylorhiza romana (Seb.) Soo subsp. romana and Dactylorhiza romana (Seb.) Soo subsp. georgica (Klinge) Soo ex Renz & Taub. (Orchidaceae) in Turkey
    (2012-10-01) ALTUNDAG, ERNAZ; SEVGİ, ECE; KARA, OMER; SEVGI, ORHAN; TECIMEN, HUSEYIN BARIS; BOLAT, ILYAS; SEVGİ, ECE
    In this study, 2 subspecies; Dactylorhiza romana (Seb.) Soo subsp. romana and Dactylorhiza romana (Seb.) Soo subsp. georgica (Klinge) Soo ex Renz & Taub. mainly distributed in Turkey were investigated in terms of morphological, anatomical characters and habitat properties. Plant and soil samples of D. romana subsp. romana were taken from 9 localities and D. romana subsp. georgica from 7 localities in Turkey. We observed that some of morphological characters such as; underground part length, tuber length, the longest leaf width, and bract length had different properties between both subspecies. Cross sections of the leaves, stems, tubers and roots were taken by free-hand and stained with Sartur solution and Safranin. The same procedure was performed for the surface sections of leaves and stern. Stomatal and epidermal cells, starch granules dimensions, lengths of raphides, stomata index, and cuticular thickness were measured. Anatomical characters of leaves such as cuticle thickness and stomata index displayed between two subspecies. Although D. romana subsp. georgica grows in high altitudes, D. romana subsp. romana prefers lower altitudes. The most common habitat of D. romana is meadow, macchie and forest lands. We obtained that both of them had similar soil properties, while the differencies came out by habitat properties. Morphological and habitat characters were compared with independent-T test.
  • PublicationMetadata only
    BAŞ-BOYUNUN AYIRICI TANIDA ZORLUK OLUŞTURAN KEMİK-YUMUŞAK DOKU TÜMÖRLERİ: 190 OLGUNUN LİTERATÜR EŞLİĞİNDE DEĞERLENDİRMESİ
    (2020-12-01T00:00:00Z) Kıran, Tuğçe; Tuğrul, Selhattin; KIRAN, TUĞÇE; TUĞRUL, SELAHATTİN
    ÖzetGiriş:Baş-boyun bölgesi primer kemik ve yumuşak doku tümörleri açısından çok nadir bir yerleşim yeridir. Erişkin yaş grubunda sarkomların ancak % 5-15-i baş-boyun lokalizasyonludur. Bunların % 20-si kemik, % 80-i ise yumuşak doku kaynaklıdır. Bu retrospektif çalışmanın amacı baş-boyun lokalizasyonlu kemik-yumuşak doku tümörlerinin demografik özelliklerini ve tanı dağılımlarını literatür ile karşılaştırmalı olarak irdelemektir.Materyal-Metod:Üniversitemiz tıp fakültesi patoloji biriminde, 2015-2020 yılları arasında tanı almış, baş-boyun lokalizasyonlu ve kemik-yumuşak doku kaynaklı tümör olguları retrospektif olarak, hastane bilgi sisteminden taranmış, demografik özellikleri, lokalizasyonları ve tanılarına göre sınıflandırılmış, yüzde ve sayısal verileri, literatür ile karşılaştırılmıştır.Bulgular:Tüm olgular için ortalama yaş 40.8 olup, yaş aralığı 2-85 arasında değişmekte idi. Yumuşak doku kaynaklı olgularda ortalama yaş 42.2 (2-85) iken, kemik tümörlerinde ortalama yaş 34.4(8-70) idi. Tüm olguların %56-sı(n:107) erkek, %44-ü(n:83) kadındı. Baş-boyun bölgesindeki spesifik lokalizasyonlarına bakıldığında, 190 olgunun %28-i (n:53) en yüksek oranla boyun bölgesinde yer almaktaydı. Olguların %81-ini (n:154) yumuşak doku kaynaklı, %19-unu (n:36) kemik kaynaklı neoplazmlar oluşturmakta idi. Yumuşak doku tümörlerinin %93-ü (n:144) benign, %7-si (n:10) ise maligndi. Kemik tümörlerinin %88-i (n:32) benign, %6-sı (n:2) malign olup, %6-sı (n:2) kemiğin hematopoetik neoplazmları içinde yer alan Langerhans hücreli histiositozdu.Sonuç:Baş-boyun bölgesinin kompleks yapısı ile kemik-yumuşak doku tümörlerinin çeşitlilik gösteren histolojik özellikleri biraraya geldiğinde tanıda ve klinik yönetimde zorluklar kaçınılmaz olmaktadır. Bu çalışmada, bölümümüzde tanı almış baş-boyun yerleşimli mezenkimal tümörlerin demografik ve tanısal dağılımlarına, literatürle karşılaştırmalı olarak, ayna tutmaya çalıştık. Sonuç olarak, verilerin büyük ölçüde literatürle uyumlu olduğunu gözlemlemekle birlikte, çok merkezli geniş serilerle yapılacak çalışmaların, olguların bu çalışmada da irdelenen özelliklerini daha sağlıklı bir şekilde yansıtacağını düşünmekteyiz.
  • PublicationMetadata only
    Ethnobotanical uses of genus Pinus L. (Pinaceae) in Turkey
    (2013-04-01) KIZILARSLAN, Cagla; Sevg, ECE; SEVGİ, ECE
    Pinus brutia Ten., Pinus halepensis Mill., Pinus nigra Arnold, Pinus pinea L. and Pinus sylvestris L. forests cover approximately 10.91 million hectares area in Turkey. Since there are a lot of settlements inside or near these wide Pinus forest lands, the usages of Pinus species are very common among local people. Within this paper, 130 ethnobotanical and traditional medicinal studies published up to 2011 which were dealed different areas of Turkey are examined and the usages of Pinus species are compiled from 54 of them. It has 269 records that are to be proof of the wide range of ethnobotanical usages of pines. Due P. halepensis has a narrow distribution, the records about ethnobotanical usage of it does not exist in the investigated literature.