Goal:
13 - İklim Eylemi

Loading...
Project Logo
Description
İklim Eylemi İklim değişikliği ve etkileri ile mücadele için acilen eyleme geçmek. Dünya üzerinde iklim değişikliğinin ağır etkilerini bizzat yaşamayan tek ülke yoktur. Sera gazı emisyonları atmaya devam ediyor ve şu anda, 1990 yılındaki düzeye göre %50 artmış durumdadır. Doğu Avrupa ve Orta Asya, büyük sera gazı emisyonu üreticileri değiller; ancak iklim değişikliğinin sonuçlarından orantısız biçimde zarar görüyorlar. Küresel ısınma, insanların hayatını ciddi ölçüde etkiliyor. Hemen şimdi harekete geçmeliyiz.

Publication Search Results

Now showing 1 - 5 of 5
  • PublicationOpen Access
    Social environmental impact of COVID-19 and erectile dysfunction: an explorative review.
    (2021-09-24T00:00:00Z) Pizzol, D; Shin, J I; Trott, M; Ilie, P-C; Ippoliti, S; Carrie, A M; Ghayda, R A; Lozano, J M O; Muyor, J M; Butler, L; McDermott, D T; Barnett, Y; Markovic, L; Grabovac, Igor; Koyanagi, A; Soysal, PINAR; Tully, M A; Veronese, N; Smith, L; SOYSAL, PINAR
    Background: To date, no attempt has been made to collate literature on the relationship between the social environmental impact of COVID-19 and erectile dysfunction. The aim of this explorative review was to assess and compare the prevalence of erectile dysfunction (ED) in male healthcare workers and males during the COVID-19 pandemic. Methods: A systematic review of major databases from inception to February 2021 was conducted. Prevalence data were extracted, and a random-effects meta-analysis was undertaken. Outcomes: The pooled prevalence of ED amongst healthcare workers working in COVID-19 specific environments, and non-healthcare during the COVID-19 pandemic. Results: Of 52 initial studies, six were included for the final analysis. The pooled prevalence of ED in healthcare workers working in a COVID-19 environment was 63.6% (95% CI 20.3-92.3%), and in non-healthcare workers during the COVID-19 pandemic was 31.9% (95% CI 19.5-47.6%). Conclusion: The prevalence of ED in healthcare workers working in COVID-19 environments was higher than representative samples and is of concern. Sexual health (and by extension, overall health), should be a priority when considering ways to care for this population. Considering the social environmental impact of COVID-19 on sexual health and in particular on ED, it is important to provide adequate psychological support systems and to promote quality of life with particular attention to sexual health.
  • PublicationMetadata only
    İklim Destekli Beslenmede Bitki Bazlı Diyetler ve Sağlık Üzerine Etkileri
    (2022-09-01T00:00:00Z) Kıyak, Büşra; Güneş Bayır, Ayşe; GÜNEŞ BAYIR, AYŞE
    Her gün daha derinden etkilenilen küresel iklim krizi, sonuçlarıyla ekosistemleri ve insan hayatını tesiri altına alarak dünya genelinde büyük bir sorun haline gelmiştir. İklim krizinin en somut başlangıcı sanayi devrimi olarak görülürken nüfus artışına eşlik eden makineleşme bu soruna üstel olarak katkıda bulunur. Sektörler arası bir sorun olan iklim krizinde en büyük paylardan birine de gıda sistemi sahiptir. Olumsuz çevresel etkileri olan gıda sistemi, özellikle sera gazları emisyonu (GHGE), su gereksinimi ve arazı kullanımı açısından dünyadaki en önemli sektörlerden biridir. Diyetleri destekleyen besin zincirleri, çevresel sorunlarla bağlantılıdır. Artan dünya nüfusuna yeterli ve dengeli bir beslenme düzeni sağlanırken çevrenin yük kapasitesini aşmamak için diyetlerin çevresel zararını göz önünde bulundurmak zorunlu bir gereksinimdir. Diyet ve tüketim alanındaki gelişmeler, örneğin et, yumurta, süt gibi hayvansal ürünlerin sebze ağırlıklı beslenmeye göre daha çok tercih edilmesi karbon salınımını kat be kat arttırır. Protein alımının, üretimi ve işlenişi sonucu metan gazı (CH4) emisyonuna sebep olan hayvancılık sektörü yerine kuru baklagil ve tahıllardan karşılanması halinde sera gazı emisyonunda ortalama 5 milyar tonluk gibi büyük bir fark yaratır. Gıda tüketimi ve sürdürülebilirlikleri değerlendirilerek alternatif bitki bazlı diyet kalıpları oluşturulmuştur. Bitki bazlı diyet kalıpları; vücudu optimize eden biyoaktif bileşen, makro ve mikro besin içeriğinden dolayı olumlu sağlık etkileriyle ilişkilendirilmiştir. Daha önce yapılan çalışmalar bitki bazlı diyetlerin glisemik kontrol, kan lipid seviyesi kontrolü, diyabet, hipertansiyon, bazı kanser türleri, crohn hastalığı ve kalp hastalıkları gibi sağlık sorunları için etkili bir ilaçsız tedavi şekli olduğunu göstermiştir. Bu derleme makalede insan ayak izi ve diyet seçimleri arasındaki ilişki ele alınarak, bitki bazlı diyetlerin çevre sağlığının yan sıra insan sağlığına da olumlu yöndeki etkileri incelenmiştir.
  • PublicationOpen Access
    QT interval changes in term pregnant women living at moderately high altitude
    (2016-09-01) BATMAZ, G.; AKSOY, A.; Aydin, SERDAR; Dane, B.; AYDIN, SERDAR; KAHRAMAN AY, NURAY
    Objective: This study aimed to compare the QT interval changes in women with term pregnancy living at moderately high altitude (1890 m in Erzurum, Turkey) with those of women living at sea level (31 m in İstanbul, Turkey). Materials and Methods: One‑hundred ten women (n = 55, for each group) with full‑term and single child pregnancies. Two different locations in that state were selected: İstanbul, Turkey, which is at 31 m above sea level (Group 1) and Erzurum, Turkey, at 1890 m above sea level (Group 2). Physicians from the two locations participated in the study. We estimated QTc, QTc Max, QTc Min, QT, and QTcd intervals. Results: Moderately high altitude group had significantly longer QT parameters (QTc, QTc Max, QTc Min, QT, and QTcd intervals) compared with sea level group (P < 0.01, for all). Conclusions: According to our results, QT interval changes occur in term pregnant women living moderately high altitude. These changes may be associated with pregnancy‑related cardiovascular complications in moderately high altitude.
  • PublicationOpen Access
    Ribavirin is not effective against Crimean-Congo hemorrhagic fever: observations from the Turkish experience
    (2013-10-01) CEYLAN, Bahadir; CALICA, Aylin; AK, Oznur; Akkoyunlu, YASEMİN; TURHAN, Vedat; AKKOYUNLU, YASEMİN
    Crimean–Congo hemorrhagic fever (CCHF) is a viral infection associated with a high mortality rate. Ribavirin is the only drug used in the treatment of this disease. Studies investigating the effectiveness of ribavirin in CCHF have been retrospective and to date have included only a small number of cases. In recent years, due to climate changes, the number of cases of CCHF in Turkey has increased, and experience in the treatment of CCHF has improved. Several studies have evaluated the efficacy of ribavirin in Turkey, including one randomized controlled trial and two studies with a large number of cases. In these studies, ribavirin therapy was not shown to decrease mortality rates; the mortality rate was 2–9% in patients treated with ribavirin and 5.6–11% in those who were not treated with this drug. These findings suggest that patients with CCHF should be followed with supportive care only until randomized controlled trials with larger groups have been conducted.