Goal:
01 - Yoksulluğa Son

Loading...
Project Logo
Description
Yoksulluğun her biçiminin ortadan kaldırılması günümüzde insanlığın karşı karşıya olduğu en büyük sorun olmaya devam ediyor. Aşırı yoksulluk içinde yaşayan insanların sayısı 1990 ile 2015 arasında 1,9 milyardan 836 milyona düşmek suretiyle, yarıdan fazla azalmış olsa da, hala çok sayıda insan en temel insani gereksinimlerini karşılama savaşı vermektedir. Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları, başlamış olduğumuz şeyi bitirme ve yoksulluğun her biçimi ve boyutunu ortadan kaldırma yönünde oldukça cesur bir taahhüttür. En korunmasız durumda olanların hedeflenmesi, temel kaynaklar ve hizmetlere erişimin artırılması ve çatışmalar ile iklim temelli afetlerden etkilenen toplumların desteklenmesini içerir.

Publication Search Results

Now showing 1 - 3 of 3
  • PublicationMetadata only
    ‘Yetim İlaçların Mevcut Durumu ve Eczacının Rolü
    (2017-02-12) BEKTAY, MUHAMMED YUNUS; BEKTAY, MUHAMMED YUNUS
    YETİM İLAÇLARIN MEVCUT DURUMU ve ECZACININ ROLÜ Zehra Şeker1, Fatmanur Babalı1, Hümeyra Şahin1, M. Yunus Bektay2 1Bezmialem Vakıf Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi 34093, Fatih, İstanbul, Türkiye. 2Bezmialem Vakıf Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Klinik Eczacılık Anabilim Dalı 34093, Fatih, İstanbul, Türkiye. (yunusbektay@gmail.com) Yetim ilaçlar yaşamı tehdit eden veya engellilik yaratan nadir hastalıkların teşhisi, önlenmesi veya tedavisinde kullanılan beşeri tıbbi ürünler olarak belirtilmiştir. (Eurocare) Yetim ilaçların kullanıldığı nadir hastalıklar ise, Avrupa Birliği Yetim İlaç Yönetmeliği’nde 5/10000 veya az karşılaşılan hastalıklar olarak tanımlanmıştır (1). Nedeni %80 genetik kökenli, kronik, dejeneratif, progresif ve morbiditesi yüksek hastalıklardan oluşan nadir hastalıkların klinik göstergeleri ve sonuçları değerlendirildiğinde, ülke sağlık sisteminde ciddi olumsuz etki oluşturduğu, hasta ve hasta yakınları üzerinde psikolojik ve sosyo-ekonomik problemler meydana getirdiği ve bu hastaların diğer hastalarla eşit sağlık hizmeti alamadığı düşünülmektedir. Hastaların yaşadığı esas problem olan ‘tanıda gecikme’ ve akabinde ‘tedavide gecikme’ sorununu incelemeyi ve çözüm oluşturmayı amaçlayan EURORDISCARE-2 araştırması durumun vehametini ortaya çıkarmıştır (2). Hekim ve sağlık çalışanlarının, nadir hastalık anamnezinde yetkin olmaması, semptomların tanınamaması ve bulguların bağımsız zannedilmesi, tanı ve teşhiste sorunlara yol açmaktadır. Teşhis edilen vakalarda ise hastalar, tanı testlerinin ve ilaç fiyatlarının yüksekliği gibi engellerle karşılaşmaktadır. Ne yazık ki yapılan yatırımdan karşılık alınamaması sebebiyle ilaç firmalarının yetim ilaç ar-ge’sine, preklinik-klinik çalışmalarına ve üretimine yanaşmaması; ilaç erişilebilirliğini zorlaştırmaktadır. Sağlık otoritelerince yapılan teşviklerle yetim ilaç temininde ilerleme kaydedilse de süreklilik oluşmadığı için nadir hastalık ve yetim ilaç farkındalığı, kurumların ve sağlık çalışanlarının karşısında çözülmesi gereken bir problemdir (3). Problemin çözümünde eczacının rolü ise hastanın tedaviye uyuncuna yardımcı olmak, hastalığın ilerleyişini gözlemlemek ve gerektiğinde hekime yönlendirmektir. Ayrıca eczacı sorgulayıcı ve araştırmacı kimliğiyle, yetkin olmadığı durumlarda literatür taraması yaparak hasta eğitimini sağlamalıdır. Bu çalışmada dünya üzerinde daha küçük bir popülasyonun kullandığı yetim ilaçların ülkemizdeki ve dünyadaki mevcut durumunu, karşılaştırmalı olarak incelendi. İstatistiklerle ülkemizdeki yetim ilaç müstahzar sayısı ve yurt dışından temininde yaşanan sıkıntılar, yetim ilaca sektörün bakışı ve otoriteler tarafından yapılan teşvikler araştırıldı. Hastanın yaşam kalitesinin yükselmesinde eczacının rolünü ve mevcut durumun iyileştirilmesi için yapabilecekleri, nadir hastalıkların tedavi zorluklarını ve tüm bunların sonucunda hasta ve yakınlarının durumu ile ilgili farkındalık oluşturulması temel amaç olarak belirlendi. Anahtar Kelimeler: Nadir Hastalık, Yetim İlaç, Yetim İlaç Hareketi. Referanslar 1. Haffner ME. Focus on research - Adopting orphan drugs - Two dozen years of treating rare diseases. New Engl J Med. 2006 Feb 2;354(5):445-7. PubMed PMID: WOS:000235019400004. English. 2. Le Cam Y. EURORDIS-The European Organisation for Rare Diseases. Haemophilia. 2012 Jul;18:6-. PubMed PMID: WOS:000305457800030. English. 3. Kole A, Faurisson F. Rare Diseases Social Epidemiology: Analysis of Inequalities. Rare Diseases Epidemiology. 2010;686:223-50. PubMed PMID: WOS:000282382800014. English.
  • PublicationMetadata only
    Covid-19 Pandemisinde Bir Risk Faktörü: Yaşlılarda Kırılganlık
    (2021-05-25T00:00:00Z) Adıgüzel, Yasemin; İlhan, Nesrin; ADIGÜZEL, YASEMIN
    Covid-19 Pandemisinde Bir Risk Faktörü: Yaşlılarda Kırılganlık Yasemin ADIGÜZEL1, Nesrin İLHAN2 1 Arş. Gör., Bezmialem Vakıf Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü, yadiguzel1@bezmialem.edu.tr. 2 Doç. Dr., İstanbul Medeniyet Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü Halk Sağlığı Hemşireliği Anabilim Dalı, nesrin.ilhan@medeniyet.edu.tr. Koronavirüs hastalığı (Covid-19), tüm dünyaya yayılarak 11 Mart 2020 tarihinde DSÖ tarafından pandemi ilan edilmiştir(1). Covid-19, herkesi enfekte edebilmekle birlikte en çok orta yaşlı ve yaşlı yetişkinleri etkilemektedir(2,3). Yapılan çalışmalarda yaşlıların Covid-19’a karşı daha savunmasız olduğu ve enfeksiyon ile ölüm oranlarının yaşlılarda daha yüksek olduğu bulunmuştur(2,4,5). Covid-19 pandemisinde yaşlı bireylerde ölüm oranlarının artmasıyla yaşlılar için sokağa çıkma kısıtlamaları yapılmıştır (3,6). Bu durum, azalmış işlevsel yetenek ve ilerleyici geriatrik kırılganlık oluşum riskiyle mücadele eden yaşlıların başa çıkmaları gereken başka sorunlar doğurmuştur(7). Bu sorunlar; uzun süre evde hareketsiz kalma, sosyal ilişkilerin azalması, stres, anksiyete ile kendileri ve yakınları için hastalık ve ölüm korkusudur(7,8,9,10). Özellikle bu bireylerin kısıtlamada olası düşme ve yaralanma durumlarını ve kronik hastalıkları yönetememe sebebiyle yaşadıkları rahatsızlıkları Covid-19 ile enfekte olma korkusuyla göz ardı etmeleri muhtemeldir. Bu durum, onları kırılganlık riskine karşı daha savunmasız hale getirmektedir(7).Kırılganlık; yaşa bağlı olarak fizyolojik rezervlerin azalması, çoklu organ veya sistemlerde fonksiyonel kayıp ve stresörlere karşı savunmasızlığın artması olarak tanımlanan geriatrik bir sendrom olmakla birlikte dünyada ve ülkemizde giderek artarak küresel bir sağlık yükü oluşturmaktadır(11,12). Kırılganlığın etiyolojisi bilinmemekle birlikte, kronik inflamasyon ile kas- iskelet ve endokrin sistemde değişiklikler, hücresel yaşlanma, apopitozis, kardiyovasküler sistem hastalıkları, kadın cinsiyet, komorbiditeler, genetik, çevresel faktörler (stres, malnütrisyon vb.), ırk, eğitim, sosyoekonomik durum, depresyon, sigara, alkol kullanımı ve polifarmasi kırılganlığın patogenezinde rol oynamaktadır(11,13,14). Kırılganlığın oluşumunda rol oynayan bu faktörler Covid-19 pandemisinde de devam etmektedir. Bu durum mevcutta kırılgan olan yaşlıların şiddetli kırılganlık dönemine girmesine sebep olabileceği gibi kırılgan olmayan yaşlılar için de risk oluşturmaktadır(10). İngilitere’deki ve İtalya-daki hastaneleri kapsayan gözlemsel bir kohort çalışmasında Covid-19-un, kırılgan yaşlılar için daha şiddetli sürebileceği ve prognozunun kötü ilerleyebileceği tespit edilmiştir(15). Türkiye-deki tüm hastanelerde ulusal çapta yürütülen bir kohort çalışmasında ise 18.234 Covid-19 hastasının % 67,4’ünün kırılgan, % 15,4’ünün ise şiddetli kırılganlık döneminde olduğu tespit edilmiştir(16). Kısıtlamaların bir sonucu olarak, toplumda yaşayan beş yaşlı yetişkinden dördünün yaşam alanı hareketliliğinde önemli bir azalma yaşanmaktadır ve bu durum kırılganlık, sarkopeni ve kronik hastalık riskini artırmaktadır(10). Bu süreçte yaşlı bireyin fonksiyonel bağımsızlığının ve işlevselliğinin korunması için kronik hastalıklarını yönetme, farmakolojik tedavilerine uyumu sağlama, fiziksel güç ve direnci artıran egzersizler yapma, beslenmenin düzenlenmesi, kilo kontrolü ve bakım verenlerin dijital ortamlarla bakımı desteklemesi gibi alanlarda yapılacak girişimlerle kırılganlığın önlenmesi sağlanabilir(11,17). Kırılganlığın önlenmesi için Covid-19 pandemisinde ve getirdiği kısıtlamalarda yaşlı bireylerin gerek fiziksel gerekse ruhsal açıdan takip edilmesi, telefon ve diğer dijital ortamlarda temaslarının desteklenmesi, çevirim içi sosyal destek, ruhsal destek faaliyetlerinin yürütülmesi önemlidir. Tele-Sağlık ve Tele-hemşirelik uygulamalarının yaygınlaştırılmasıyla pandemi döneminde yaşlıların günlük yaşam aktivitelerinde bağımsızlıkları desteklenebilmektedir(18). Yaşlıların telefon, bilgisayar ve internete erişememeleri, sınırlı dakika kullanımları onların yakınlarıyla etkileşim kurmasını ve online alışveriş imkanlarını kullanmalarını zorlaştırabilir. Bunlar ve benzeri durumların devlet kurumları ve yerel yönetimler aracılığıyla destelenmesiyle yaşlıların sosyal fonksiyonelliği desteklenebilir(17,19). Yaşlılarda kırılganlığın değerlendirilmesi ve semptomların belirlenerek önlenmesi önemlidir. Kırılganlığın değerlendirilmesinde; Fried Kırılganlık Ölçeği, Edmonton Kırılganlık Ölçeği, FRAIL İndeksi, CSHA Kırılganlık Ölçeği ve Tilburg Kırılganlık Ölçeği gibi araçlar kullanılmaktadır. Bu araçlar sayesinde kırılganlık erken evrede belirlenebilmektedir(11,13). Covid-19 pandemisinde de yaşlıların kırılganlıktan korunması, kırılganlığın değerlendirilmesi ve Covid-19 ile enfekte olduklarında kırılgan yaşlıya özgü girişimleri alabilmeleri için hemşirelerin kırılganlığın farkında olmaları önemlidir.Anahtar Kelimeler: Yaşlılık, Kırılganlık, Kırılgan Yaşlı, Covid-19, Hemşire.
  • PublicationMetadata only
    GÖNÜLLÜ TURİZMİNDE SAĞLIK BAKIM HİZMETLERİ: TIP ETİĞİ PERSPEKTİFİNDEN BİR DEĞERLENDİRME
    (2019-12-30T00:00:00Z) Bildik, Özlem; BİLDİK, ÖZLEM
    GÖNÜLLÜ TURİZMİNDE SAĞLIK BAKIM HİZMETLERİ: TIP ETİĞİ PERSPEKTİFİNDEN BİR DEĞERLENDİRMEBir alternatif turizm türü olarak gönüllü turizmine (voluntourism) olan ilgi son yıllarda dünya çapında oldukça artmış durumdadır. Özellikle az gelişmiş ülkelere ve düşük gelirli topluluklara yönelik faaliyetleri içeren gönüllü turizmi kapsamında sağlık bakım hizmetleri de yer almaktadır. Kar amacı gütmeyen sivil toplum kuruluşları bünyesinde ve profesyonel sağlık çalışanları tarafından yapılan gönüllü sağlık bakım hizmetleri hariç tutulacak olursa bu alandaki faaliyetler gönüllü turizmi sektöründe faaliyet gösteren kar amaçlı şirketler tarafından gerçekleştirilmekte ve sağlık profesyonelleri dışındaki kişiler de bu faaliyetlerde gönüllü olabilmektedir. Gönüllülük programlarının hassas ve karmaşık yapısı, özellikle tıbbi gönüllülük söz konusu olduğunda daha da belirgin hale gelmektedir. Bu nedenle, bu faaliyetlere yönelik pek çok açıdan etik sorgulamalar yöneltilmektedir. Gelişmiş ülkelerde, modern tıp etiğinin önemli ve yerleşik kavramları haline gelmiş olan kanıta dayalı uygulama, özerklik ve rıza gibi pek çok kavramın, gelişmekte olan pek çok ülkede önem ve öncelik listesinde genellikle yüksek olmadığı bilinmektedir. Bu çalışmada, sözü edilen kavramlar çerçevesinde gönüllü sağlık bakım hizmetlerinin yapısı irdelenecek, tıp etiği perspektifinden farklı bakış açılarınca getirilen eleştiriler çerçevesinde mevcut durumun tespiti ve ilgili çözüm önerileri ele alınacaktır. Anahtar Kelimeler: Gönüllü Turizmi, sağlık Bakım Hizmetleri, Tıp Etiği