Person:
KIYAK, YASEMIN

Loading...
Profile Picture
Google ScholarScopusORCIDPublons
Status
Organizational Units
Job Title
First Name
YASEMIN
Last Name
KIYAK
Name
Email Address
Birth Date

Search Results

Now showing 1 - 10 of 14
  • PublicationMetadata only
    Türkiye’deki hemşirelik lisans programlarında Hemşirelik Esasları dersinin öğretiminin incelenmesi
    (2022-09-15T00:00:00Z) KIYAK, YASEMİN; DEMİRCAN, BURCU; AŞTI, TÜRKİNAZ; KIYAK, YASEMIN; DEMİRCAN, BURCU; AŞTI, TÜRKINAZ
  • PublicationMetadata only
    Toplumun Erkek Hemşirelerden Bakım Alma Hakkındaki Düşünceleri
    (2019-10-01T00:00:00Z) Uysal, Hilal; Karakoç, Bahar; Kıyak, Yasemin; KIYAK, YASEMIN
    Amaç: Araştırma, son dönemde toplumun erkek hemşirelerden bakım alma konusunda düşüncelerininortaya konulması amacıyla tanımlayıcı tipte bir araştırma olarak planlandı ve uygulandı.Gereç ve Yöntemler: Araştırma, Şubat-Mart 2018 tarihleri arasında, bir üniversitehastanesinin polikliniklerine gelen, araştırmanın amacı ve araştırmadan beklentiler hakkında bilgilendirmeyapılmış olan ve araştırmaya katılmaya istekli olan 644 birey ile gerçekleştirildi. Araştırmada,araştırmacılar tarafından oluşturulan veri toplama araçları kullanıldı. Bulgular:Çalışmaya katılan bireylerin %65,4’ü kadın, %34,6’sı erkek, çoğunluğunun yaş aralığı (%46) 17-36 yıl, %31,7’si37-51 yaş grubunda idi. Araştırmada özel bölgenin tıraşının yapılması için erkekler kesinlikle erkek(%97,2), kadınlar da kadın hemşire (%96,1) tercih ettiğini belirtti. Erkeklerin hemşirelik girişimi ihtiyaçlarındaçoğunlukla erkek hemşireleri, kadınların da çoğunlukla kadın hemşireleri tercih ettiklerisaptandı. Çalışmada bireyler, erkek hemşirelerin sadece erkek (%39,3) kadın hemşirelerin isesadece kadın hastalara (%41,9) bakım vermelerine ve hemşireliğin kadın mesleği olduğuna (%40,7)katılmadıklarını belirttiler. Erkek hemşirelerin de kadın hemşireler gibi her serviste çalışmaları gerektiğinekatıldıkları (%35,2) belirlendi. Sonuç: Erkek hemşirelerin hemşirelik mesleğinde daha yoğun olarak yer almaya başlamaları ile toplumun hemşirelik mesleğine bakışında bazı değişimler yaşadığı saptandı. Ancak, toplumun hâlâ erkek hemşirelerin bakımın her alanında olmaları konusunda kararsız oldukları belirlendi.Anahtar Kelimeler: Erkek; hemşire; hemşirelik; kadın; tutum
  • PublicationMetadata only
    Covid-19 Pandemisinde Hemşirelerin Yaşadığı Etik İkilemler
    (2021-06-03T00:00:00Z) Uslu, Zeynep Ayşe; Aygün, Betül; Aştı, Türkinaz; Kıyak, Yasemin; AŞTI, TÜRKINAZ; KIYAK, YASEMIN
    Giriş: Covid-19 pandemisi, toplumu birçok yönden etkileyen kitlesel bir sağlık sorunu haline gelmiştir. Bu süreçte şüphesiz ki sağlık ekibi üyelerinden olan ve bakım vermede en ön safhalarda yer alan hemşireler, Covid-19 hastalarının bakımında ve tedavisinde önemli rollerde bulunmuş mesleki yükümlülüklerini büyük bir özveriyle yerine getirmiş ve getirmeye devam etmektedirler. Ancak tüm bu süreçte hemşireler rol ve sorumluluklarını yerine getirirken birçok etik ikilemle de karşı karşıya kalmışlar ve bunların çözümünde çeşitli sorunlar yaşamışlardır. Amaç: Bu derlemenin amacı Covid-19 pandemisi sürecinde hemşirelerin yaşamış olduğu etik ikilemleri ortaya koymaktır. Gereç ve Yöntem: Covid-19 pandemisinde hemşirelerin yaşamış olduğu etik ikilemleri incelemek amacıyla güncel literatür taranarak bu derleme çalışması hazırlanmıştır. Bulgular: Covid 19 pandemisinde hastalarla en çok temasta bulunan ve bakımda en ön safta yer alan hemşireler süreç boyunca birçok etik ikilemle karşı karşıya kalmışlardır. Bu etik ikilemlere bakıldığında hemşireler, bu süreçte ilk olarak mevcut yoğun bakım ve servis yataklarının, ventilasyon cihazlarının, ilaçların yetersiz kaldığı durumlarla karşılaşmış bu durum mevcut kaynakların adil dağıtılmasında etik ikilemler oluşturmuş ve hemşireler bakım verecekleri hastalarını seçmek zorunda kalmışlardır. Bir diğer etik ikilem; kişisel koruyucu ekipmanlarının yetersizliği ve sınırlı sayıdaki testler gibi güvenli bakımı sağlayan kaynakların yetersizliği durumunda görülmüştür. Bu durum, hemşirelerin virüsle enfekte etme olma, hastalarına ve ailelerine bulaştırma riski ve bakım vermeyi reddetme gibi sorunlar yaşamasına neden olmuştur. Bir başka etik ikilemse sahada özveriyle çalışan hemşirelerin, toplum tarafından damgalanma yaşamaları ve bu durum sonucunda, hastalarına ve topluma karşı mesleki yükümlülüklerini yerine getirirken kendi ve mesleki değerleri arasında çatışma yaşamalarıdır. Sonuçlar ve Öneriler: Covid-19 pandemisinde en ön safhada çalışan hemşireler, bu süreçte birçok sorunla ve etik ikilemlerle karşı karşıya kalmışlardır. Hemşirelerin karşılaştıkları bu etik ikilemlere ilişkin doğru etik karar verme adımlarını yerine getirebilmeleri için uluslararası düzeyde Covid-19 pandemisine yönelik etik uygulama ve ilkeleri içeren rehberlerin oluşturulması ve hemşirelerin bu dönemde yaşamış oldukları etik ikilemlere ilişkin çalışmaların yapılması gerekmektedir.ANAHTAR KELİMELER: Covid-19, hemşire, etik ikilem
  • PublicationMetadata only
    Türkiyede Kemoterapi ve/veya Radyoterapi Sonrasında Gelişen Oral Mukozit ile İlgili Yapılan Lisansüstü Tezlerinin İncelenmesi:Sistematik Derleme
    (2021-06-03T00:00:00Z) Işık, Hilal; Ertan, Gizem; Kıyak, Yasemin; Erdoğan, Özcan; KIYAK, YASEMIN; ERDOĞAN, ÖZCAN
    Giriş :Kemoterapi ve radyoterapi uygulaması, kanserin tedavisinde çok fazla kullanılan yöntemlerden biri olup kanserli hücrelerin çoğalmasını ve gelişmesini engellemek amacıyla uygulanmaktadır. Ancak bunu yaparken birçok sağlıklı doku ve hücrelere de zarar vermektedir. Kemoterapi ve radyoterapi tedavisinin zararından en çok etkilenen yapı oral mukoza epitelyum hücreleri olup bu hücrelerde meydana gelen ülseratif ve inflamatuvar değişikliklere ve oluşan yaralara oral mukozit denmektedir. Amaç: Bu sistematik derleme ile Türkiye’de kemoterapi ve/veya radyoterapi tedavisi sonrasında gelişen oral mukozit ile ilgili yapılan lisansüstü çalışmaların incelenmesi amaçlanmıştır. Gereç-yöntem: Bu çalışmada, Yüksek Öğrenim Kurulu’nun (YÖK) Ulusal Tez Merkezi veri tabanında konu ile ilgili çalışmalar -mukozit- (n:58) -oral mukozit- (n:38) ve -ağız bakımı- (n:24) anahtar kelimeleri ile üç araştırmacı tarafından taranmış ve PRİSMA (Preferred Reporting Items for Systematic Reviews and Meta-Analyses) bildirimi kriterleri esas alınarak dört araştırmacı tarafından incelenmiştir. Dışlanma kriterleri uygulandıktan sonra (Tam erişime açık olmayan, türkçe olmayan,hayvanlar üzerinde yapılan, kemoterapi ve/veya radyoterapi sonrası gelişen oral mukozitler konusunda yapılmayan ) elde edilen 40 çalışma SPSS 25 programı kullanılarak analiz edildi. Bulgular:Çalışmaya alınan tezlerin %55’inin Yüksek Lisans, %25’inin Doktora, %20’sinin Uzmanlık tezi olduğu, %72,5’unun hemşireler tarafından yapıldığı, %55’inin deneysel/yarı deneysel olarak tasarlandığı görülmüştür. Çalışmaya alınan örneklemlerin, %72,5’unun hemotoloji ve onkoloji kliniklerinde yatan hastalar olduğu, bu hastaların %97,5’unda kemoterapi/radyoterapi sonrasında oral mukozit geliştiği, %52’sinde mukozit değerlendirme ölçeği kullanıldığı, %55’inde tedavi amaçlı uygulamaların (ağız bakımı solüsyonları, alternatif ve medikal tedavi uygulamaları,eğitim,lazer tedavisi) etkinliğine bakıldığı ve bu uygulamaların %90 etkin olduğu saptanmıştır. Sonuç ve öneriler: Kanserli hastalarda tedavi amaçlı kullanılan kemoterapi ve/veya radyoterapinin komplikasyonu olarak oral mukozitin sıklıkla görüldüğü ve özellikle hemşireler tarafından verilen bakım sayesinde mukozitin etkin bir şekilde yönetildiği bulunmuştur. Hemşirelerin kemoterapi ve/veya radyoterapi alacak hastalarında gelişebilecek oral mukozit semptomalarını iyi bilmesi, tedavi öncesi ve sonrasında mutlaka oral mukozayı değerlendirmeleri ve oral mukozit gelişmesi durumunda uygun bakımı vermeleri ve hasta ve hasta yakınlarına bu konuda eğitim vermeleri önerilmektedir. ANAHTAR KELİMELER: Kemoterapi, Radyoterapi, Mukozit, Oral mukozit, Ağız bakımı
  • PublicationMetadata only
    SAĞLIK TURİZMİNDE HİZMET VEREN SAĞLIK PROFESYONELLERİNDE KÜLTÜRLERE DUYARLILIK
    (2021-09-24T00:00:00Z) Kıyak, Yasemin; Adıgüzel, Yasemin; Erdoğan, Özcan; KIYAK, YASEMIN; ADIGÜZEL, YASEMIN; ERDOĞAN, ÖZCAN
    Sağlık, şüphesiz dünyanın her yerinde en çok önemsenen ve değer verilen kavramlardan biridir. DSÖ’YE göre sağlık -yalnızca hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik halidir. Hastalık ise sağlığın tanımıyla anlam kazanmakta ve vücut fonksiyonlarının bozulmasını ifade etmektedir. Field’a (1993) göre hastalık, toplumsal ve kültürel içerikli bir kavram olarak da ele alınmalıdır. Kültürel faktörler, bireyin sağlığı ve hastalığı nasıl algıladıklarını etkiler. Aynı zamanda birey sağlığını nasıl koruyacağını, nasıl yükselteceğini, hastalık ortaya çıktığında nasıl tedavi edileceğini kültürüne göre seçmek ister. Günümüzde gelişen teknoloji, tıbbi ve sağlık bilimlerindeki ilerlemeler aracılığıyla mortalite ve morbidite oranlarını artıran hastalıklara çözümler bulunmaya başlanmıştır. Ayrıca eğitim düzeyinin yükselmesiyle bireyler, sağlıklı yaşam biçimi davranışlarını benimsemeye başlamış ve yaşam süresi uzamıştır. Bu durum toplum yaşlanmasını ve beraberinde kronik hastalıkların artışını doğurmuştur. Tüm bu değişimler sağlık hizmetlerinin sunumunda farklılıkları ortaya çıkarmıştır. Bu farklılıklardan biri olan ‘Sağlık Turizmi’ tüm dünyada ve ülkemizde gelişim göstermektedir. Ülkemiz de sağlık turizminde en çok tercih edilen ilk 10 ülkeden biridir. TÜİK’İN 2020 yılı verilerinde 388.150 hasta sağlık hizmeti almak için Türkiye’yi tercih etmiştir. Sağlık turizminin amacı; bireylerin sağlığının korunması, iyileştirilmesi ve rehabilite edilmesi için yaşadıkları ülke dışından başka bir ülkeye yaptıkları ziyaretleri içermektedir. Sağlık turizmi, medikal ve termal turizm; yaşlı ve engelli turizmi olarak dörde ayrılmaktadır. Bunlardan en çok medikal ve termal turizm rağbet görmektedir. Medikal tedavi işlemleri içerisinde en çok kemoterapi uygulaması ile estetik , kalp ve damar ve diş cerrahisi operasyonları tercih edilmekteyken termal turizmde ise termomineral su banyosu, inhalasyon, iklim kürü gibi tamamlayıcı tedaviler daha fazla tercih edilmektedir. Sağlık turizmi her ne kadar bireylere sağlık eşitliği ve imkanlara erişim sağlasa da sağlık profesyonelleri için önemli etik, eşitlik ve güvenlik sorunlarına yol açmaktadır. Farklı kültürlerden gelen bireylerin etnik yapıları, dinsel farklılıkları, kültürel geçmişleri, hastalıklara bakış açıları ve beklentileri durum ve olaylara göre farklılık göstermektedir. Bu kapsamda sağlık turizmi yapılan ülkelerde hizmet veren sağlık profesyonellerinin; bireylerin kültürel ihtiyaçlarının farkında olmaları, kültürel ve geleneksel beklentilerine saygı duymaları ve bireyleri yargılamamaları büyük önem taşımaktadır. Özellikle sağlık profesyonellerinden hastalık odaklı bakım yerine bireye özgü tedavi ve bakım hizmetlerini sunmaları beklenmektedir. -Bireyin kültürel farklılıkların tanımlanmasında ve anlaşılmasında uygun ve etkili davranış biçimini teşvik eden ve kültürlerarası iletişim IWACT’21 140 yönünden pozitif duygu geliştirebilme kabiliyeti- olarak tanımlanan kültürel duyarlılık kavramının sağlık turizminde hizmet veren tüm sağlık profesyonellerinde olması gereklidir. Sağlık profesyonellerinin içerisinde yer alan hekimler ve hemşireler, hastalıkların tıbbi tedavisinin uygulanması ve bakımında hastalarla birebir temas halinde olan gruplardır Tedavi ve bakım hizmetlerinin sunumunda bireylerin kültürel uygulamalarını daha fazla gözlemleme imkanına sahiptirler. Bu uygulamalar; beslenme, giyinme, hijyen, ailenin yapısı, cinsiyet rolleri ve cinsel davranışlar, evlilik örüntüleri, gebeliğe yönelik uygulamalar, boş zamanları değerlendirme, stres kaynakları ve baş etme yöntemleridir. Günümüz dünyasında sağlık turizminin artmasıyla insanlar arasındaki kültürel farklılıklar ve etkileri daha görünür olmuştur. Bu derleme çalışmasının amacı sağlık turizminde hizmet veren sağlık profesyonellerinin kültürlere duyarlılık davranışlarının önemini vurgulamaktır. Anahtar Sözcükler: Sağlık Turizmi, Kültür, Kültürel Duyarlılık, Sağlık Profesyonelleri, Sağlıkta Eşitlik
  • PublicationMetadata only
    Online Exam Model In Physical Environment: Experience In A Nursing Department
    (2022-12-01) DAĞCI M.; KOYUNCUOĞLU E.; KIYAK Y.; ADIGÜZEL Y.; DEMİRCAN B.; ERDOĞAN Ö.; DOĞAN N.; ATEŞ N.; ÇAM F.; MEŞEDÜZÜ M.; et al.; DAĞCI, MAHMUT; KOYUNCUOĞLU, ELİF; KIYAK, YASEMIN; ADIGÜZEL, YASEMIN; DEMİRCAN, BURCU; ERDOĞAN, ÖZCAN; DOĞAN, NAREG; ATEŞ, NİMET
  • PublicationMetadata only
    OTİZM SPEKTRUM BOZUKLUĞU OLAN BİREYLERDE HEMŞİRELİK BAKIMI
    (2022-08-05) Çopur Ş.; Koçkesen B.; Geçgin T.; Taş K.; Kıyak Y.; Aştı T.; KIYAK, YASEMIN; AŞTI, TÜRKINAZ
    Özet: Otizm spektrum bozukluğu (OSB) tanım olarak çocukluk çağında belirti veren, ortaya çıkış nedeni tam olarak belli olmayan, nöro-gelişimsel bir hastalıktır1. OSB’nin etiyolojisi tam olarak açıklanamasa da son on yıla bakıldığında bu durumun genetik, çevresel, nöroanatomik, nörokimyasal ve nörofizyolojik birçok etkenden kaynaklı olabileceğine yönelik çalışmalar mevcuttur 1,2. OSB’nin bireyde tanı koyulabilmesi için Amerikan Psikiyatri Birliği (APA) tarafından hazırlanan DSM-5 kriterleri kullanılmaktadır. DSM-5’e göre, otizm tanılamasında iki temel klinik özellik vardır. Bunlar toplumsal iletişim ve etkileşimde bozulma ile kısıtlı yineleyici davranışlardır. OSB’li bireyler; bilişsel, duyuşsal, davranışsal, iletişim ve sosyal etkileşim kurmada birçok sorun yaşamaktadır 1,2,3. OSB’li bireylerin tedavisinde ise bireye uygun bir eğitim planlanmasının yanı sıra çeşitli bilişsel ve davranışsal terapilerin uygulanması, hastalık sürecinin yönetilmesi bakımından önem taşımaktadır2,3. OSB erken çocuklukta görülen, kesin tedavisi olmayan bir bozukluk olmasına rağmen hastalığın erken dönemde saptanması birey için tedavideki başarı şansını arttırmaktadır. Son yıllarda OSB’nin tanısındaki artış, toplumda OSB’nin erken tanılama sürecinin başlatılmasında sağlık profesyonellerinin önemli rolü olduğunu göstermektedir2,3. Yaygın gelişimsel bozukluk olan OSB’nin erken çocukluk döneminde tanılanmasında ise hemşireler özellikle uygulayıcı, eğitici, rehberlik ve danışmanlık görevleri kapsamında anahtar bir role sahiptir3,4,5. Hemşireler bu rolleri doğrultusunda çocuk bakımında ve büyüme-gelişme izleminde yapacakları fiziki muayene ile OSB’nin erken tanılanmasında yardımcı olabilir, doğru iletişim tekniklerini kullanarak OSB’li bireyin bakımında etkin rol oynayabilir ve ebeveynlerin gelişimselbozukluklar konusunda bilgilendirilmesini sağlayarak, tedavi sürecinin daha etkin ve etkili yönetilmesine rehberlik edebilir4,5,6,7. Literatürde yapılan çalışmalar incelendiğinde; hemşirelerin OSB’li bireylerin tanılanmasında önemli bilgi birikimine sahip oldukları6 ve OSB hakkında eğitim alan hemşirelerin OSB’li bireylerin tanılanmasında bilgi düzeylerinin yüksek olduğu7 saptanmıştır. Sonuç olarak hemşireler, OSB’nin erken tanılanma ve müdahale süreçlerinde aracı ve önemli bir role sahiptir. Bu kapsamda hemşirelerin OSB’nin tespit edilmesinde gerekli bilgi, beceriye sahip olmaları, OSB’li bireyin büyüme-gelişiminde erken müdahalelerde bulunmaları, ebeveynleri desteklemeleri ve OSB’nin tedavi sürecinin yönetiminde diğer sağlık ekibi üyeleriyle iş birliği içerisinde olup çeşitli stratejiler geliştirmeleri gerekmektedir. Anahtar Kelimeler: Otizm spektrum bozukluğu, hemşirelik bakımı, erken tanı, tedavi.
  • PublicationMetadata only
    SON DÖNEMDE TOPLUMUN ERKEK HEMŞİRELERE KARŞI TUTUMU: 2018’E KADAR OLAN DEĞİŞİM
    (2018-04-06T00:00:00Z) Uysal, Hilal; Karakoç, Bahar; Kıyak, Yasemin; KIYAK, YASEMIN
    Araştırma son dönemde toplumun erkek hemşirelere karşı tutum ve düşüncelerinin değerlendirilmesi amacıyla planlandı ve uygulandı. Araştırma Şubat-Mart 2018 tarihlerinde bir hastanenin polikliniklerine başvuran, çalışmaya katılmaya istekli olan 644 bireyin erkek hemşirelere karşı tutum ve düşüncelerinin değerlendirilmesi amacıyla planlandı ve uygulandı. Araştırmaya katılan bireylerin %65.4’ü kadın, %34.6’sı erkekti ve çoğunluğu 17-36 yaş grubunda (%46) ve 37-51 yaş grubundaydı (%31.7). Araştırmaya katılan hastaların %38.2’si vücut bakımı için kesinlikle kadın hemşire tercih ettiğini (4.20±0.82) (p<0.05), özel bölge traşının yapılması için de hem kadın (3.32±0.77) hem erkek katılımcılar (3.30±0.89 (p>0.05) kesinlikle kadın hemşire tercih ettiklerini belirttiler. Araştırmada bireylerin çoğunluğu (%43.9) hemşireliğin hem kadınların hem de erkeklerin yapacağı bir meslek olduğunu, çoğunluk erkeklerin hemşirelik mesleğinde olmasının hemşirelik mesleğini geliştireceğine (%44.4) ve hemşireliğin toplumdaki statüsünün gelişeceğine katıldığını (%45.3) belirtti. Araştırmada erkek katılımcılar kesinlikle kadın hemşirenin bakım vermesini istediğini (3.19±0.86) (p<0.05) belirtti. Özellikle de 17-36 yaş gurubundaki kadın katılımcılar, erkek hemşirelerin kadın hastalara dokunurken yanlış şeyler düşünebileceğini (p<0.05) belirtti. 71-91 yaş grubu katılımcılar, hemşirelik mesleğinin hem kadın hem de erkeklerin yapacağı bir meslek olduğunu (2.37±1.09) (p<0.05), erkeklerin hemşirelik mesleğinde olmasının hemşireliğin toplumdaki statüsünü değiştireceğini düşündüğü (2.79±0.88) (p<0.05), hastaların erkek ya da kadın hemşireyi seçme hakkı olması gerektiğini (2.66±1.40) (p<0.05) belirtti. 17-36 yaş grubu katılımcılar, hemşirelik mesleğinde sadece kadınların olması gerektiğini (4.08±0.95) (p<0.05), hemşireliğin kadın mesleği olduğunu düşündüğünü (3.83±1.16) (p<0.05), erkeklerin hemşirelik mesleğinde olmasının hemşireliğin toplumdaki statüsünün kötüye gitmesine neden olacağını (3.97±0.93) (p<0.05) belirttiler. Araştırma sonuçları literatürle bağlantılı olarak değerlendirildiğinde, erkek hemşirelerin hemşirelik mesleğinde daha yoğun olarak yer almaya başlamaları ile toplumun hemşirelik mesleğine bakışında değişimler olmaya başladığını göstermektedir. Bu durumun hemşirelik bakımı kalitesini nasıl etkileyeceği konusunda araştırmaların yapılması gerekliliğini de düşündürmektedir.ANAHTAR KELİMELER: ERKEK HEMŞİRELİK, TOPLUM, TUTUM
  • PublicationMetadata only
    COVID-19 Pandemi Sürecinde Hemşirelik Öğrencilerinin, Hemşirelerin ve Toplumun Hemşirelik Mesleğine Yönelik Tutumları ve İlişkili Faktörler
    (2022-09-05T00:00:00Z) İLHAN, NESRİN; ERDOĞAN, ÖZCAN; DEMİRCAN, BURCU; ADIGÜZEL, YASEMİN; KIYAK, YASEMİN; AŞTI, TÜRKİNAZ; ERDOĞAN, ÖZCAN; DEMİRCAN, BURCU; ADIGÜZEL, YASEMIN; KIYAK, YASEMIN; AŞTI, TÜRKINAZ
  • PublicationMetadata only
    KESİCİ-DELİCİ ALET YARALANMALARININ ÖNLENMESİNDE İNOVATİF ÜRÜNLERİN KULLANIMI
    (2022-08-05) Kıyak Y.; Kaya H.; KIYAK, YASEMIN
    Özet: Kesici-delici alet yaralanmaları (KDAY) sağlık çalışanları için önemli mortalite ve morbititeye neden olabilen hastane ortamında karşılaşılabilen en önemli tehlike ve risk faktörlerinden biridir. Kan yoluyla bulaşan birçok patojen, mesleki olarak KDAY’a maruz kalma yoluyla sağlık personeline bulaşabilir. Bu kan yoluyla bulaşan patojenler arasında hepatit B virüsü, hepatit C virüsü ve insan immün yetmezlik virüsü sağlık çalışanlarında KDAY’a bağlı bulaşma riski en yaygın olan ajanlardır. Sağlık çalışanları arasında kan yoluyla bulaşan patojenlerle karşılaşma olasılığı en yüksek olan meslek gruplarını ise sırasıyla hemşireler, hekimler, diş hekimleri ve yardımcı sağlık personeli oluşturmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), her yıl 2 milyon sağlık çalışanının KDAY yaşadığını tahmin etmektedir. Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC) verilerinde, sağlık çalışanlarında yaralanmalara neden olan kesici-delici tıbbi aletlerin; tek kullanımlık enjektörler, cerrahi iğneler, kelebek iğneler, damar içi kataterler ve ampul kırıklarından oluştuğu bildirilmektedir6 . KDAY meydana gelme durumlarının ise en sık kesici-delici aletin; kullanım sonrasında kapağının kapatılması ve imhası sırasında meydana geldiği raporlanmaktadır. Bu kapsamda, sağlık çalışanlarının KDAY’a maruz kalmalarını önlemek için CDC tarafından önerilen evrensel önlemlerin (el hijyeni, koruyucu ekipman kullanımı) yanı sıra yaralanmaları önlemek için geliştirilmiş inovatif tıbbi ürünlerin de kullanılması gerekmektedir. Literatürde KDAY’ı önlemeye yönelik geliştirilmiş inovatif tıbbi ürünler incelendiğinde; kullanım sonrasında kendiliğinden geri çekilebilen güvenlikli tıbbi aletler (enjektör, bistüriler, lansetler), iğnesiz damar içi sistemler, kör iğneler, sharpsmart, ampül açıcılar ve kesilmeye dayanıklı eldivenler yer almaktadır. Sohn ve ark ve Oranstein ve ark yaptıkları çalışmalarda güvenlikli enjektör kullanımının standart enjektörlere göre yaralanmaları büyük ölçüde azalttığını saptamıştır. Grimmond ve ark. ise kesici-delici tıbbi aletin imhası sırasında gerçekleşen yaralanmaların sharpsmart kullanımı sayesinde azaldığını belirlemiştir. Sonuç olarak sağlık çalışanları KDAY nedeniyle ciddi oranda risk altında kalmaktadır. Bu riskleri en aza indirgemek için isekurumların güncel, teknolojik ve etkisi bilimsel olarak kanıtlanmış inovatif tıbbi ürünlerin teminini sağlaması ve sağlık çalışanlarını bu ürünlerin kullanılması konusunda bilgilendirmeleri gerekmektedir. Anahtar Kelimeler: Kesici-delici aletler, sağlık çalışanları, koruyucu önlemler, inovatif ürünler