Person:
KIYAK, YASEMIN

Loading...
Profile Picture
Google ScholarScopusORCIDPublons
Status
Organizational Units
Job Title
First Name
YASEMIN
Last Name
KIYAK
Name
Email Address
Birth Date

Search Results

Now showing 1 - 7 of 7
  • PublicationMetadata only
    Toplumun Erkek Hemşirelerden Bakım Alma Hakkındaki Düşünceleri
    (2019-10-01T00:00:00Z) Uysal, Hilal; Karakoç, Bahar; Kıyak, Yasemin; KIYAK, YASEMIN
    Amaç: Araştırma, son dönemde toplumun erkek hemşirelerden bakım alma konusunda düşüncelerininortaya konulması amacıyla tanımlayıcı tipte bir araştırma olarak planlandı ve uygulandı.Gereç ve Yöntemler: Araştırma, Şubat-Mart 2018 tarihleri arasında, bir üniversitehastanesinin polikliniklerine gelen, araştırmanın amacı ve araştırmadan beklentiler hakkında bilgilendirmeyapılmış olan ve araştırmaya katılmaya istekli olan 644 birey ile gerçekleştirildi. Araştırmada,araştırmacılar tarafından oluşturulan veri toplama araçları kullanıldı. Bulgular:Çalışmaya katılan bireylerin %65,4’ü kadın, %34,6’sı erkek, çoğunluğunun yaş aralığı (%46) 17-36 yıl, %31,7’si37-51 yaş grubunda idi. Araştırmada özel bölgenin tıraşının yapılması için erkekler kesinlikle erkek(%97,2), kadınlar da kadın hemşire (%96,1) tercih ettiğini belirtti. Erkeklerin hemşirelik girişimi ihtiyaçlarındaçoğunlukla erkek hemşireleri, kadınların da çoğunlukla kadın hemşireleri tercih ettiklerisaptandı. Çalışmada bireyler, erkek hemşirelerin sadece erkek (%39,3) kadın hemşirelerin isesadece kadın hastalara (%41,9) bakım vermelerine ve hemşireliğin kadın mesleği olduğuna (%40,7)katılmadıklarını belirttiler. Erkek hemşirelerin de kadın hemşireler gibi her serviste çalışmaları gerektiğinekatıldıkları (%35,2) belirlendi. Sonuç: Erkek hemşirelerin hemşirelik mesleğinde daha yoğun olarak yer almaya başlamaları ile toplumun hemşirelik mesleğine bakışında bazı değişimler yaşadığı saptandı. Ancak, toplumun hâlâ erkek hemşirelerin bakımın her alanında olmaları konusunda kararsız oldukları belirlendi.Anahtar Kelimeler: Erkek; hemşire; hemşirelik; kadın; tutum
  • PublicationMetadata only
    Covid-19 Pandemisinde Hemşirelerin Yaşadığı Etik İkilemler
    (2021-06-03T00:00:00Z) Uslu, Zeynep Ayşe; Aygün, Betül; Aştı, Türkinaz; Kıyak, Yasemin; AŞTI, TÜRKINAZ; KIYAK, YASEMIN
    Giriş: Covid-19 pandemisi, toplumu birçok yönden etkileyen kitlesel bir sağlık sorunu haline gelmiştir. Bu süreçte şüphesiz ki sağlık ekibi üyelerinden olan ve bakım vermede en ön safhalarda yer alan hemşireler, Covid-19 hastalarının bakımında ve tedavisinde önemli rollerde bulunmuş mesleki yükümlülüklerini büyük bir özveriyle yerine getirmiş ve getirmeye devam etmektedirler. Ancak tüm bu süreçte hemşireler rol ve sorumluluklarını yerine getirirken birçok etik ikilemle de karşı karşıya kalmışlar ve bunların çözümünde çeşitli sorunlar yaşamışlardır. Amaç: Bu derlemenin amacı Covid-19 pandemisi sürecinde hemşirelerin yaşamış olduğu etik ikilemleri ortaya koymaktır. Gereç ve Yöntem: Covid-19 pandemisinde hemşirelerin yaşamış olduğu etik ikilemleri incelemek amacıyla güncel literatür taranarak bu derleme çalışması hazırlanmıştır. Bulgular: Covid 19 pandemisinde hastalarla en çok temasta bulunan ve bakımda en ön safta yer alan hemşireler süreç boyunca birçok etik ikilemle karşı karşıya kalmışlardır. Bu etik ikilemlere bakıldığında hemşireler, bu süreçte ilk olarak mevcut yoğun bakım ve servis yataklarının, ventilasyon cihazlarının, ilaçların yetersiz kaldığı durumlarla karşılaşmış bu durum mevcut kaynakların adil dağıtılmasında etik ikilemler oluşturmuş ve hemşireler bakım verecekleri hastalarını seçmek zorunda kalmışlardır. Bir diğer etik ikilem; kişisel koruyucu ekipmanlarının yetersizliği ve sınırlı sayıdaki testler gibi güvenli bakımı sağlayan kaynakların yetersizliği durumunda görülmüştür. Bu durum, hemşirelerin virüsle enfekte etme olma, hastalarına ve ailelerine bulaştırma riski ve bakım vermeyi reddetme gibi sorunlar yaşamasına neden olmuştur. Bir başka etik ikilemse sahada özveriyle çalışan hemşirelerin, toplum tarafından damgalanma yaşamaları ve bu durum sonucunda, hastalarına ve topluma karşı mesleki yükümlülüklerini yerine getirirken kendi ve mesleki değerleri arasında çatışma yaşamalarıdır. Sonuçlar ve Öneriler: Covid-19 pandemisinde en ön safhada çalışan hemşireler, bu süreçte birçok sorunla ve etik ikilemlerle karşı karşıya kalmışlardır. Hemşirelerin karşılaştıkları bu etik ikilemlere ilişkin doğru etik karar verme adımlarını yerine getirebilmeleri için uluslararası düzeyde Covid-19 pandemisine yönelik etik uygulama ve ilkeleri içeren rehberlerin oluşturulması ve hemşirelerin bu dönemde yaşamış oldukları etik ikilemlere ilişkin çalışmaların yapılması gerekmektedir.ANAHTAR KELİMELER: Covid-19, hemşire, etik ikilem
  • PublicationMetadata only
    Türkiyede Kemoterapi ve/veya Radyoterapi Sonrasında Gelişen Oral Mukozit ile İlgili Yapılan Lisansüstü Tezlerinin İncelenmesi:Sistematik Derleme
    (2021-06-03T00:00:00Z) Işık, Hilal; Ertan, Gizem; Kıyak, Yasemin; Erdoğan, Özcan; KIYAK, YASEMIN; ERDOĞAN, ÖZCAN
    Giriş :Kemoterapi ve radyoterapi uygulaması, kanserin tedavisinde çok fazla kullanılan yöntemlerden biri olup kanserli hücrelerin çoğalmasını ve gelişmesini engellemek amacıyla uygulanmaktadır. Ancak bunu yaparken birçok sağlıklı doku ve hücrelere de zarar vermektedir. Kemoterapi ve radyoterapi tedavisinin zararından en çok etkilenen yapı oral mukoza epitelyum hücreleri olup bu hücrelerde meydana gelen ülseratif ve inflamatuvar değişikliklere ve oluşan yaralara oral mukozit denmektedir. Amaç: Bu sistematik derleme ile Türkiye’de kemoterapi ve/veya radyoterapi tedavisi sonrasında gelişen oral mukozit ile ilgili yapılan lisansüstü çalışmaların incelenmesi amaçlanmıştır. Gereç-yöntem: Bu çalışmada, Yüksek Öğrenim Kurulu’nun (YÖK) Ulusal Tez Merkezi veri tabanında konu ile ilgili çalışmalar -mukozit- (n:58) -oral mukozit- (n:38) ve -ağız bakımı- (n:24) anahtar kelimeleri ile üç araştırmacı tarafından taranmış ve PRİSMA (Preferred Reporting Items for Systematic Reviews and Meta-Analyses) bildirimi kriterleri esas alınarak dört araştırmacı tarafından incelenmiştir. Dışlanma kriterleri uygulandıktan sonra (Tam erişime açık olmayan, türkçe olmayan,hayvanlar üzerinde yapılan, kemoterapi ve/veya radyoterapi sonrası gelişen oral mukozitler konusunda yapılmayan ) elde edilen 40 çalışma SPSS 25 programı kullanılarak analiz edildi. Bulgular:Çalışmaya alınan tezlerin %55’inin Yüksek Lisans, %25’inin Doktora, %20’sinin Uzmanlık tezi olduğu, %72,5’unun hemşireler tarafından yapıldığı, %55’inin deneysel/yarı deneysel olarak tasarlandığı görülmüştür. Çalışmaya alınan örneklemlerin, %72,5’unun hemotoloji ve onkoloji kliniklerinde yatan hastalar olduğu, bu hastaların %97,5’unda kemoterapi/radyoterapi sonrasında oral mukozit geliştiği, %52’sinde mukozit değerlendirme ölçeği kullanıldığı, %55’inde tedavi amaçlı uygulamaların (ağız bakımı solüsyonları, alternatif ve medikal tedavi uygulamaları,eğitim,lazer tedavisi) etkinliğine bakıldığı ve bu uygulamaların %90 etkin olduğu saptanmıştır. Sonuç ve öneriler: Kanserli hastalarda tedavi amaçlı kullanılan kemoterapi ve/veya radyoterapinin komplikasyonu olarak oral mukozitin sıklıkla görüldüğü ve özellikle hemşireler tarafından verilen bakım sayesinde mukozitin etkin bir şekilde yönetildiği bulunmuştur. Hemşirelerin kemoterapi ve/veya radyoterapi alacak hastalarında gelişebilecek oral mukozit semptomalarını iyi bilmesi, tedavi öncesi ve sonrasında mutlaka oral mukozayı değerlendirmeleri ve oral mukozit gelişmesi durumunda uygun bakımı vermeleri ve hasta ve hasta yakınlarına bu konuda eğitim vermeleri önerilmektedir. ANAHTAR KELİMELER: Kemoterapi, Radyoterapi, Mukozit, Oral mukozit, Ağız bakımı
  • PublicationMetadata only
    SAĞLIK TURİZMİNDE HİZMET VEREN SAĞLIK PROFESYONELLERİNDE KÜLTÜRLERE DUYARLILIK
    (2021-09-24T00:00:00Z) Kıyak, Yasemin; Adıgüzel, Yasemin; Erdoğan, Özcan; KIYAK, YASEMIN; ADIGÜZEL, YASEMIN; ERDOĞAN, ÖZCAN
    Sağlık, şüphesiz dünyanın her yerinde en çok önemsenen ve değer verilen kavramlardan biridir. DSÖ’YE göre sağlık -yalnızca hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik halidir. Hastalık ise sağlığın tanımıyla anlam kazanmakta ve vücut fonksiyonlarının bozulmasını ifade etmektedir. Field’a (1993) göre hastalık, toplumsal ve kültürel içerikli bir kavram olarak da ele alınmalıdır. Kültürel faktörler, bireyin sağlığı ve hastalığı nasıl algıladıklarını etkiler. Aynı zamanda birey sağlığını nasıl koruyacağını, nasıl yükselteceğini, hastalık ortaya çıktığında nasıl tedavi edileceğini kültürüne göre seçmek ister. Günümüzde gelişen teknoloji, tıbbi ve sağlık bilimlerindeki ilerlemeler aracılığıyla mortalite ve morbidite oranlarını artıran hastalıklara çözümler bulunmaya başlanmıştır. Ayrıca eğitim düzeyinin yükselmesiyle bireyler, sağlıklı yaşam biçimi davranışlarını benimsemeye başlamış ve yaşam süresi uzamıştır. Bu durum toplum yaşlanmasını ve beraberinde kronik hastalıkların artışını doğurmuştur. Tüm bu değişimler sağlık hizmetlerinin sunumunda farklılıkları ortaya çıkarmıştır. Bu farklılıklardan biri olan ‘Sağlık Turizmi’ tüm dünyada ve ülkemizde gelişim göstermektedir. Ülkemiz de sağlık turizminde en çok tercih edilen ilk 10 ülkeden biridir. TÜİK’İN 2020 yılı verilerinde 388.150 hasta sağlık hizmeti almak için Türkiye’yi tercih etmiştir. Sağlık turizminin amacı; bireylerin sağlığının korunması, iyileştirilmesi ve rehabilite edilmesi için yaşadıkları ülke dışından başka bir ülkeye yaptıkları ziyaretleri içermektedir. Sağlık turizmi, medikal ve termal turizm; yaşlı ve engelli turizmi olarak dörde ayrılmaktadır. Bunlardan en çok medikal ve termal turizm rağbet görmektedir. Medikal tedavi işlemleri içerisinde en çok kemoterapi uygulaması ile estetik , kalp ve damar ve diş cerrahisi operasyonları tercih edilmekteyken termal turizmde ise termomineral su banyosu, inhalasyon, iklim kürü gibi tamamlayıcı tedaviler daha fazla tercih edilmektedir. Sağlık turizmi her ne kadar bireylere sağlık eşitliği ve imkanlara erişim sağlasa da sağlık profesyonelleri için önemli etik, eşitlik ve güvenlik sorunlarına yol açmaktadır. Farklı kültürlerden gelen bireylerin etnik yapıları, dinsel farklılıkları, kültürel geçmişleri, hastalıklara bakış açıları ve beklentileri durum ve olaylara göre farklılık göstermektedir. Bu kapsamda sağlık turizmi yapılan ülkelerde hizmet veren sağlık profesyonellerinin; bireylerin kültürel ihtiyaçlarının farkında olmaları, kültürel ve geleneksel beklentilerine saygı duymaları ve bireyleri yargılamamaları büyük önem taşımaktadır. Özellikle sağlık profesyonellerinden hastalık odaklı bakım yerine bireye özgü tedavi ve bakım hizmetlerini sunmaları beklenmektedir. -Bireyin kültürel farklılıkların tanımlanmasında ve anlaşılmasında uygun ve etkili davranış biçimini teşvik eden ve kültürlerarası iletişim IWACT’21 140 yönünden pozitif duygu geliştirebilme kabiliyeti- olarak tanımlanan kültürel duyarlılık kavramının sağlık turizminde hizmet veren tüm sağlık profesyonellerinde olması gereklidir. Sağlık profesyonellerinin içerisinde yer alan hekimler ve hemşireler, hastalıkların tıbbi tedavisinin uygulanması ve bakımında hastalarla birebir temas halinde olan gruplardır Tedavi ve bakım hizmetlerinin sunumunda bireylerin kültürel uygulamalarını daha fazla gözlemleme imkanına sahiptirler. Bu uygulamalar; beslenme, giyinme, hijyen, ailenin yapısı, cinsiyet rolleri ve cinsel davranışlar, evlilik örüntüleri, gebeliğe yönelik uygulamalar, boş zamanları değerlendirme, stres kaynakları ve baş etme yöntemleridir. Günümüz dünyasında sağlık turizminin artmasıyla insanlar arasındaki kültürel farklılıklar ve etkileri daha görünür olmuştur. Bu derleme çalışmasının amacı sağlık turizminde hizmet veren sağlık profesyonellerinin kültürlere duyarlılık davranışlarının önemini vurgulamaktır. Anahtar Sözcükler: Sağlık Turizmi, Kültür, Kültürel Duyarlılık, Sağlık Profesyonelleri, Sağlıkta Eşitlik
  • PublicationMetadata only
    SON DÖNEMDE TOPLUMUN ERKEK HEMŞİRELERE KARŞI TUTUMU: 2018’E KADAR OLAN DEĞİŞİM
    (2018-04-06T00:00:00Z) Uysal, Hilal; Karakoç, Bahar; Kıyak, Yasemin; KIYAK, YASEMIN
    Araştırma son dönemde toplumun erkek hemşirelere karşı tutum ve düşüncelerinin değerlendirilmesi amacıyla planlandı ve uygulandı. Araştırma Şubat-Mart 2018 tarihlerinde bir hastanenin polikliniklerine başvuran, çalışmaya katılmaya istekli olan 644 bireyin erkek hemşirelere karşı tutum ve düşüncelerinin değerlendirilmesi amacıyla planlandı ve uygulandı. Araştırmaya katılan bireylerin %65.4’ü kadın, %34.6’sı erkekti ve çoğunluğu 17-36 yaş grubunda (%46) ve 37-51 yaş grubundaydı (%31.7). Araştırmaya katılan hastaların %38.2’si vücut bakımı için kesinlikle kadın hemşire tercih ettiğini (4.20±0.82) (p<0.05), özel bölge traşının yapılması için de hem kadın (3.32±0.77) hem erkek katılımcılar (3.30±0.89 (p>0.05) kesinlikle kadın hemşire tercih ettiklerini belirttiler. Araştırmada bireylerin çoğunluğu (%43.9) hemşireliğin hem kadınların hem de erkeklerin yapacağı bir meslek olduğunu, çoğunluk erkeklerin hemşirelik mesleğinde olmasının hemşirelik mesleğini geliştireceğine (%44.4) ve hemşireliğin toplumdaki statüsünün gelişeceğine katıldığını (%45.3) belirtti. Araştırmada erkek katılımcılar kesinlikle kadın hemşirenin bakım vermesini istediğini (3.19±0.86) (p<0.05) belirtti. Özellikle de 17-36 yaş gurubundaki kadın katılımcılar, erkek hemşirelerin kadın hastalara dokunurken yanlış şeyler düşünebileceğini (p<0.05) belirtti. 71-91 yaş grubu katılımcılar, hemşirelik mesleğinin hem kadın hem de erkeklerin yapacağı bir meslek olduğunu (2.37±1.09) (p<0.05), erkeklerin hemşirelik mesleğinde olmasının hemşireliğin toplumdaki statüsünü değiştireceğini düşündüğü (2.79±0.88) (p<0.05), hastaların erkek ya da kadın hemşireyi seçme hakkı olması gerektiğini (2.66±1.40) (p<0.05) belirtti. 17-36 yaş grubu katılımcılar, hemşirelik mesleğinde sadece kadınların olması gerektiğini (4.08±0.95) (p<0.05), hemşireliğin kadın mesleği olduğunu düşündüğünü (3.83±1.16) (p<0.05), erkeklerin hemşirelik mesleğinde olmasının hemşireliğin toplumdaki statüsünün kötüye gitmesine neden olacağını (3.97±0.93) (p<0.05) belirttiler. Araştırma sonuçları literatürle bağlantılı olarak değerlendirildiğinde, erkek hemşirelerin hemşirelik mesleğinde daha yoğun olarak yer almaya başlamaları ile toplumun hemşirelik mesleğine bakışında değişimler olmaya başladığını göstermektedir. Bu durumun hemşirelik bakımı kalitesini nasıl etkileyeceği konusunda araştırmaların yapılması gerekliliğini de düşündürmektedir.ANAHTAR KELİMELER: ERKEK HEMŞİRELİK, TOPLUM, TUTUM
  • PublicationMetadata only
    TURİZM SEKTÖRÜNDE ÇALIŞAN SAĞLIĞI VE ÇALIŞMA ORTAMI KAYNAKLI SAĞLIK RİSKLERİ
    (2021-09-24T00:00:00Z) Adıgüzel, Yasemin; Kıyak, Yasemin; Erdoğan, Özcan; ADIGÜZEL, YASEMIN; KIYAK, YASEMIN; ERDOĞAN, ÖZCAN
    İnsanlar yaşamlarını sürdürebilmek için genellikle yetişkinlik döneminden itibaren çalışma yaşamına girmektedir. Güvenli bir iş yerinde çalışmak temel insan haklarından birisidir. Bu hak kapsamında sağlıklı ve güvenli çalışma koşullarını karşılama, iş kazaları ve meslek hastalıklarını önleyerek en alt düzeye indirme ve böylece iş gücü kaybı nedeniyle ortaya çıkabilecek maddi kayıpları önleme, karlılığı ve verimliliği artırma hedeflerini içeren iş sağlığı kavramı oldukça önemlidir. Çalışma hayatının iki ana tarafı olan işverenler ve çalışanlar için güvenli ve verimli bir çalışma hayatının oluşturulması hem çalışanları koruyacak hem de iş verimini artıracaktır. Çalışma ortamında sağlık ve güvenlik, işin tüm süreçlerini etkileyen ve kapsayan bir konudur. Çalışan sağlığı ve çalışma güvenliği uygulaması DSÖ, Uluslararası Çalışma Örgütü (İLO) gibi kuruluşların sözleşme, direktif ve bildirgeleri nedeniyle birçok ülkede yasal bir gerekliliktir. Türkiye’de de iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı Anayasa ile uyumlu bir biçimde yapılandırılmıştır. Çalışan sağlığı, sağlıklı bir yaşam için gereken sağlık kurallarını içermektedir. Çalışma güvenliği kavramı ise çalışanın yaşamına ve vücut bütünlüğüne yönelik tehlikelerin ortadan kaldırılması için gerekli teknik kuralları ele almaktadır. Turizm sektöründe çalışanlar düşünüldüğünde özellikle turistler ile teması çok olan iş grupları (temizlik personelleri, garsonlar, aşçılar, resepsiyon çalışanları vb.) birçok ülkeden gelen kişilere hizmet sunmaktadır. Turizm sektöründe çalışanların maruz kaldıkları meslek hastalıklarının başında sırt kaslarının zedelenmesi, bel tutulmaları ve kaymaları gibi kas iskelet sistemi hastalıkları, bulaşıcı hastalıklar ve psikolojik baskılardan kaynaklanan hastalıklar gelmektedir. Meslek hastalıklarının yanı sıra iş kazaları da bu sektörde görülmektedir. Turizm sektöründe en çok yaşanan iş kazaları; kesici delici alet yaralanmaları, yanma, haşlanma, temizlik ürünlerinin yanlış kullanımı sonucunda yaşanan zehirlenmeler, derin dondurucuların yanlış kullanımı sonucu karşılaşılan sorunlar (fazla soğuğa maruz kalma, donma vb.), elektrik çarpmaları, düşme ve kaymalardır. Turizm sektörü çalışanlarının çalışma yaşamlarını sağlıklı bir şekilde sürdürebilmesinde çevresel (gürültü, ışık, ısı, nem), kimyasal (zehirli gaz, asit, boya vb.) biyolojik (bulaşıcı hastalıklar) ergonomik hastalıklar, kas- iskelet sistemi hastalıkları), psikolojik (çalışma saatleri, yorgunluk, stres, çatışma vb), sosyokültürel (dil, din, kültür), politiko-ekonomik (işletme yönetmelikleri, ücretlendirme, organizasyon) faktörler önemli bir rol oynamaktadır. Turizm sektöründe iş sağlığı ve güvenliği kültürünün oluşturulmasında, iş kazalarının ve meslek hastalıklarının önlenmesinde; çalışanların işe giriş muayenelerinin yapılarak uygun işlere yerleştirilmeleri ve periyodik sağlık muayenelerinin takip edilmesi önemlidir. İş sağlığı ve güvenliği ile ilgili konularda, iş yeri hekimi ve iş yeri hemşiresi tarafından çalışma ortamı ve şartlarının çalışanların sağlık ve güvenliğine etkileri konularında iş verenlere ve çalışanlara eğitimler verilmesi ve çalışanların takip edilmesi daha güvenli bir çalışma ortamı oluşturulmasını sağlayacaktır. Anahtar Sözcükler: Turizm Sektörü, Çalışan Sağlığı, Çalışma Ortamı, İş Sağlığı ve Güvenliği
  • PublicationMetadata only
    Geleneksel Tamamlayıcı ve Alternatif Tıbbın  Astım Hastalığında Kullanımı: Sistematik Derleme
    (2021-06-03T00:00:00Z) Altundağ, Ceyda; Özcan, Buket; Kıyak, Yasemin; Erdoğan, Özcan; KIYAK, YASEMIN; ERDOĞAN, ÖZCAN
    Giriş: Solunum sistemi hastalıkları içerisinde yer alan astımın, semptomları ve ataklarının kontrolünde medikal tedaviler kullanılmaktadır. Hastalar tedavi ve bakımlarını kendileri yönetmek durumunda kalmaları sebebiyle zaman zaman Geleneksel Tamamlayıcı ve Alternatif Tedavilere (GTAT) başvurmaktadırlar. Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp Ulusal Merkezi (NCCAM)’ne göre alternatif tıp tedavileri:zihin ve vücut teknikleri,geleneksel tıp kullanımı, manipülatif ve vücut temelli teknikler, enerji tıbbı ve biyolojik temelli ürünler olarak sınıflandırılmaktadır. Amaç: GTAT’nın astım hastalığında kullanımının değerlendirilmesi ve yapılan çalışmaların sistematik olarak derlenmesidir. Gereç-yöntem: Sistematik derleme yöntemi kullanılarak yapılan bu çalışmada, Google Scholar, PubMed, EBSCO ve Türk Medline, veri tabanlarında 2000-2020 yılları arasında yapılan GTAT’nın astım hastalığında kullanımını içeren araştırmalar -astım, tamamlayıcı tıp-, -astım,alternatif tıp-, -asthma and complementary medicine- -asthma and alternative medicine- anahtar kelimeleriyle iki araştırmacı tarafından tarandı. Taranan çalışmalar, PRİSMA (Preferred Reporting Items for Systematic Reviews and MetaAnalyses) bildirimi kriterleri esas alınarak dört araştırmacı tarafından incelendi. Yapılan inceleme sonucunda 56 çalışmanın SPSS 25 programı kullanılarak analizi yapıldı. Bulgular: Yapılan çalışmaların %76,8’inin hekimler tarafından yapıldığı, örneklem grubunun %48,2’sinin sadece yetişkinler, %44,7’sin ise sadece çocuklar olduğu, çalışmaların %42,9’unun Amerika’da, %25’inin Türkiye ‘de yapıldığı, Amerika’da yapılan çalışmalarda zihin ve vücut teknikleri yönteminin en sıklıkla kullanılırken (%41,7), Türkiye’de yapılan çalışmalarda biyolojik temelli ürünlerin en sık kullanıldığı ( %85,7), GTAT kullanıcılarının gelir düzeylerinin ve eğitim durumlarının ise çoğunlukla düşük ve orta seviyede olduğu görülmüştür. Sonuç ve öneriler: Astım tedavisinde hastaların medikal tedavi yanında alternatif ve tamamlayıcı tedaviye de başvurdukları, bundan kendi ifadelerine göre fayda gördükleri deneysel çalışmalarla bunun kanıtlanmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Astım tedavisinde GTAT yöntemlerinin kullanılmasının hekim ve hemşireler tarafından sorgulanması, bu konuda hastalara gerekli eğitimlerin verilmesi ve GTAT’ın fayda veya zararlarının deneysel çalışmalarla desteklenmesi önerilmektedir. ANAHTAR KELİMELER: Astım, Tamamlayıcı tıp, Alternatif tıp