Person:
ERDOĞAN, ÖZCAN

Loading...
Profile Picture
Status
Organizational Units
Job Title
First Name
ÖZCAN
Last Name
ERDOĞAN
Name
Email Address
Birth Date

Search Results

Now showing 1 - 10 of 19
  • PublicationOpen Access
    COVID-19 Pandemic and Surge Capacity
    (2020-08-01T00:00:00Z) Karakoç, Miraç Nevzat; Erdoğan, Özcan; ERDOĞAN, ÖZCAN
    Disasters and pandemics experienced in recent years have shown the importance of emergency preparedness. Effectively responding to events leading to a large influx of patients that disrupt daily operations requires increased capacity. Not much resources may be available to recover losses in the current healthcare system. Therefore, plans should be made for the overflow capacity to accommodate a large number of patients before the disaster. In the face of a complex emergency epidemic, it is very important to identify and verify resources from the beginning of the outbreak in order to scale and use efficiently. It is necessary to make alternative plans and produce solutions against the worst possible scenario. In Coronavirus disease-2019 pandemics, as in all disasters and pandemics, trying to reduce the number of cases for overflow capacity, establishing alternative health facilities, minimizing the resource consumption of patients and increasing the bed capacity should be basic strategies. The need for excess resources arising in the overflow capacity experienced in a pandemic should be evaluated correctly and planning should be done accordingly. Therefore, it is necessary to create alternative areas. Projecting the underground car parks of the hospitals as underground hospitals in case of a nature-related disaster, and evaluating other closed areas within this scope; Again, the parks and reserve areas in the cities should be planned for the establishment of field hospitals against different scenarios against each natural disaster situation. With these plans, physical area demands that will occur in response to the overflow capacity can be supplied.
  • PublicationMetadata only
    İstanbul’da Satılan Dondurmaların Mikrobiyolojik Kalite ve Antibiyotik Dirençlerinin Belirlenmesi ve Halk Sağlığı Açısından Değerlendirilmesi
    (2023-03-15) Güneş Bayır A.; Erdoğan Ö.; Güçlü D.; Özkan B.; GÜNEŞ BAYIR, AYŞE; ERDOĞAN, ÖZCAN; GÜÇLÜ, DUYGU
    Ice cream is a kind of dessert consumed with various flavors. However, considering the nutrients of ice creams, it seems to be a good environment for the propagation of microorganisms. Therefore, it was aimed to determinate the microbiological quality of ice creams sold in the open according to Turkish Food Codex on Microbiological Criteria Regulation in this study. Microbiological quality of ice cream samples was evaluated in terms of public health risks and food unsafety which may occur during the production, storage and sales of ice creams. Seventy-five ice cream samples flavored with plain, fruit, and nuts were collected aseptically from 25 enterprises in Istanbul, Türkiye. The presence or absence and enumeration of Total Mesophilic Aerobic (TMA) bacteria, Enterobacteriaceae, Staphylococcus aureus and Salmonella spp. were investigated using related media. The results were evaluated according to the Turkish Food Codex on Microbiological Criteria Regulation. S. aureus found in some ice cream samples was examined for antibiotic resistance against 7 different antibiotics. About a third of all ice cream samples (32%; n=8) from 25 enterprises were found as ‘safe’ in accordance with the Turkish Food Codex on Microbiological Criteria Regulation in terms of public health. The TMA bacteria was determined %88 (n=22) in plain ice creams, %64 (n=16) in fruit ice creams and %92 (n=23) in nuts ice creams. Enterobacteriaceae were found 40% (n=10) of plain ice creams, 12% (n=3) of fruits and 40% (n=10) of nuts. Multiple antibiotic resistance was determined for S. aureus in only one enterprises\"s nuts flavored ice cream. Salmonella spp. was not found in any of collected ice cream samples. Ice creams sold in the open was seen that the microbiological quality of less than half of the enterprises was not at the desired level. Possibly, the unhygienic conditions of production, transportation and sale are eroding the food safety of this delicious dessert. According to the findings of our study, the high prevalence of microbial contamination in ice cream sold in the open may poses a risk to public health. Keywords: Ice cream, microbiological quality, public health, food safety.
  • PublicationMetadata only
    Biyolojik Afetlerin Hemşirelerin İş Sağlığı ve Güvenliği Üzerine Etkisi
    (2022-10-19) DEMİRCAN B.; ERDOĞAN Ö.; DEMİRCAN, BURCU; ERDOĞAN, ÖZCAN
  • PublicationMetadata only
    Türkiyede Kemoterapi ve/veya Radyoterapi Sonrasında Gelişen Oral Mukozit ile İlgili Yapılan Lisansüstü Tezlerinin İncelenmesi:Sistematik Derleme
    (2021-06-03T00:00:00Z) Işık, Hilal; Ertan, Gizem; Kıyak, Yasemin; Erdoğan, Özcan; KIYAK, YASEMIN; ERDOĞAN, ÖZCAN
    Giriş :Kemoterapi ve radyoterapi uygulaması, kanserin tedavisinde çok fazla kullanılan yöntemlerden biri olup kanserli hücrelerin çoğalmasını ve gelişmesini engellemek amacıyla uygulanmaktadır. Ancak bunu yaparken birçok sağlıklı doku ve hücrelere de zarar vermektedir. Kemoterapi ve radyoterapi tedavisinin zararından en çok etkilenen yapı oral mukoza epitelyum hücreleri olup bu hücrelerde meydana gelen ülseratif ve inflamatuvar değişikliklere ve oluşan yaralara oral mukozit denmektedir. Amaç: Bu sistematik derleme ile Türkiye’de kemoterapi ve/veya radyoterapi tedavisi sonrasında gelişen oral mukozit ile ilgili yapılan lisansüstü çalışmaların incelenmesi amaçlanmıştır. Gereç-yöntem: Bu çalışmada, Yüksek Öğrenim Kurulu’nun (YÖK) Ulusal Tez Merkezi veri tabanında konu ile ilgili çalışmalar -mukozit- (n:58) -oral mukozit- (n:38) ve -ağız bakımı- (n:24) anahtar kelimeleri ile üç araştırmacı tarafından taranmış ve PRİSMA (Preferred Reporting Items for Systematic Reviews and Meta-Analyses) bildirimi kriterleri esas alınarak dört araştırmacı tarafından incelenmiştir. Dışlanma kriterleri uygulandıktan sonra (Tam erişime açık olmayan, türkçe olmayan,hayvanlar üzerinde yapılan, kemoterapi ve/veya radyoterapi sonrası gelişen oral mukozitler konusunda yapılmayan ) elde edilen 40 çalışma SPSS 25 programı kullanılarak analiz edildi. Bulgular:Çalışmaya alınan tezlerin %55’inin Yüksek Lisans, %25’inin Doktora, %20’sinin Uzmanlık tezi olduğu, %72,5’unun hemşireler tarafından yapıldığı, %55’inin deneysel/yarı deneysel olarak tasarlandığı görülmüştür. Çalışmaya alınan örneklemlerin, %72,5’unun hemotoloji ve onkoloji kliniklerinde yatan hastalar olduğu, bu hastaların %97,5’unda kemoterapi/radyoterapi sonrasında oral mukozit geliştiği, %52’sinde mukozit değerlendirme ölçeği kullanıldığı, %55’inde tedavi amaçlı uygulamaların (ağız bakımı solüsyonları, alternatif ve medikal tedavi uygulamaları,eğitim,lazer tedavisi) etkinliğine bakıldığı ve bu uygulamaların %90 etkin olduğu saptanmıştır. Sonuç ve öneriler: Kanserli hastalarda tedavi amaçlı kullanılan kemoterapi ve/veya radyoterapinin komplikasyonu olarak oral mukozitin sıklıkla görüldüğü ve özellikle hemşireler tarafından verilen bakım sayesinde mukozitin etkin bir şekilde yönetildiği bulunmuştur. Hemşirelerin kemoterapi ve/veya radyoterapi alacak hastalarında gelişebilecek oral mukozit semptomalarını iyi bilmesi, tedavi öncesi ve sonrasında mutlaka oral mukozayı değerlendirmeleri ve oral mukozit gelişmesi durumunda uygun bakımı vermeleri ve hasta ve hasta yakınlarına bu konuda eğitim vermeleri önerilmektedir. ANAHTAR KELİMELER: Kemoterapi, Radyoterapi, Mukozit, Oral mukozit, Ağız bakımı
  • PublicationMetadata only
    SAĞLIK TURİZMİNDE HİZMET VEREN SAĞLIK PROFESYONELLERİNDE KÜLTÜRLERE DUYARLILIK
    (2021-09-24T00:00:00Z) Kıyak, Yasemin; Adıgüzel, Yasemin; Erdoğan, Özcan; KIYAK, YASEMIN; ADIGÜZEL, YASEMIN; ERDOĞAN, ÖZCAN
    Sağlık, şüphesiz dünyanın her yerinde en çok önemsenen ve değer verilen kavramlardan biridir. DSÖ’YE göre sağlık -yalnızca hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik halidir. Hastalık ise sağlığın tanımıyla anlam kazanmakta ve vücut fonksiyonlarının bozulmasını ifade etmektedir. Field’a (1993) göre hastalık, toplumsal ve kültürel içerikli bir kavram olarak da ele alınmalıdır. Kültürel faktörler, bireyin sağlığı ve hastalığı nasıl algıladıklarını etkiler. Aynı zamanda birey sağlığını nasıl koruyacağını, nasıl yükselteceğini, hastalık ortaya çıktığında nasıl tedavi edileceğini kültürüne göre seçmek ister. Günümüzde gelişen teknoloji, tıbbi ve sağlık bilimlerindeki ilerlemeler aracılığıyla mortalite ve morbidite oranlarını artıran hastalıklara çözümler bulunmaya başlanmıştır. Ayrıca eğitim düzeyinin yükselmesiyle bireyler, sağlıklı yaşam biçimi davranışlarını benimsemeye başlamış ve yaşam süresi uzamıştır. Bu durum toplum yaşlanmasını ve beraberinde kronik hastalıkların artışını doğurmuştur. Tüm bu değişimler sağlık hizmetlerinin sunumunda farklılıkları ortaya çıkarmıştır. Bu farklılıklardan biri olan ‘Sağlık Turizmi’ tüm dünyada ve ülkemizde gelişim göstermektedir. Ülkemiz de sağlık turizminde en çok tercih edilen ilk 10 ülkeden biridir. TÜİK’İN 2020 yılı verilerinde 388.150 hasta sağlık hizmeti almak için Türkiye’yi tercih etmiştir. Sağlık turizminin amacı; bireylerin sağlığının korunması, iyileştirilmesi ve rehabilite edilmesi için yaşadıkları ülke dışından başka bir ülkeye yaptıkları ziyaretleri içermektedir. Sağlık turizmi, medikal ve termal turizm; yaşlı ve engelli turizmi olarak dörde ayrılmaktadır. Bunlardan en çok medikal ve termal turizm rağbet görmektedir. Medikal tedavi işlemleri içerisinde en çok kemoterapi uygulaması ile estetik , kalp ve damar ve diş cerrahisi operasyonları tercih edilmekteyken termal turizmde ise termomineral su banyosu, inhalasyon, iklim kürü gibi tamamlayıcı tedaviler daha fazla tercih edilmektedir. Sağlık turizmi her ne kadar bireylere sağlık eşitliği ve imkanlara erişim sağlasa da sağlık profesyonelleri için önemli etik, eşitlik ve güvenlik sorunlarına yol açmaktadır. Farklı kültürlerden gelen bireylerin etnik yapıları, dinsel farklılıkları, kültürel geçmişleri, hastalıklara bakış açıları ve beklentileri durum ve olaylara göre farklılık göstermektedir. Bu kapsamda sağlık turizmi yapılan ülkelerde hizmet veren sağlık profesyonellerinin; bireylerin kültürel ihtiyaçlarının farkında olmaları, kültürel ve geleneksel beklentilerine saygı duymaları ve bireyleri yargılamamaları büyük önem taşımaktadır. Özellikle sağlık profesyonellerinden hastalık odaklı bakım yerine bireye özgü tedavi ve bakım hizmetlerini sunmaları beklenmektedir. -Bireyin kültürel farklılıkların tanımlanmasında ve anlaşılmasında uygun ve etkili davranış biçimini teşvik eden ve kültürlerarası iletişim IWACT’21 140 yönünden pozitif duygu geliştirebilme kabiliyeti- olarak tanımlanan kültürel duyarlılık kavramının sağlık turizminde hizmet veren tüm sağlık profesyonellerinde olması gereklidir. Sağlık profesyonellerinin içerisinde yer alan hekimler ve hemşireler, hastalıkların tıbbi tedavisinin uygulanması ve bakımında hastalarla birebir temas halinde olan gruplardır Tedavi ve bakım hizmetlerinin sunumunda bireylerin kültürel uygulamalarını daha fazla gözlemleme imkanına sahiptirler. Bu uygulamalar; beslenme, giyinme, hijyen, ailenin yapısı, cinsiyet rolleri ve cinsel davranışlar, evlilik örüntüleri, gebeliğe yönelik uygulamalar, boş zamanları değerlendirme, stres kaynakları ve baş etme yöntemleridir. Günümüz dünyasında sağlık turizminin artmasıyla insanlar arasındaki kültürel farklılıklar ve etkileri daha görünür olmuştur. Bu derleme çalışmasının amacı sağlık turizminde hizmet veren sağlık profesyonellerinin kültürlere duyarlılık davranışlarının önemini vurgulamaktır. Anahtar Sözcükler: Sağlık Turizmi, Kültür, Kültürel Duyarlılık, Sağlık Profesyonelleri, Sağlıkta Eşitlik
  • PublicationMetadata only
    Online Exam Model In Physical Environment: Experience In A Nursing Department
    (2022-12-01) DAĞCI M.; KOYUNCUOĞLU E.; KIYAK Y.; ADIGÜZEL Y.; DEMİRCAN B.; ERDOĞAN Ö.; DOĞAN N.; ATEŞ N.; ÇAM F.; MEŞEDÜZÜ M.; et al.; DAĞCI, MAHMUT; KOYUNCUOĞLU, ELİF; KIYAK, YASEMIN; ADIGÜZEL, YASEMIN; DEMİRCAN, BURCU; ERDOĞAN, ÖZCAN; DOĞAN, NAREG; ATEŞ, NİMET
  • PublicationMetadata only
    Determination of Microbiological Quality of Ice Cream Sold in Istanbul and Their Evaluation in Terms of Public Health
    (2022-12-01) Güçlü D.; Güneş Bayır A.; Erdoğan Ö.; Özkan B.; GÜÇLÜ, DUYGU; GÜNEŞ BAYIR, AYŞE; ERDOĞAN, ÖZCAN
  • PublicationMetadata only
    Yer Altı Maden İşçilerinin Afet Anında Hayatta Kalma ve İlk Yardım Bilgi Düzeyleri
    (2022-06-01) Gülser M.; Erdoğan Ö.; ERDOĞAN, ÖZCAN
  • PublicationMetadata only
    TURİZM SEKTÖRÜNDE ÇALIŞAN SAĞLIĞI VE ÇALIŞMA ORTAMI KAYNAKLI SAĞLIK RİSKLERİ
    (2021-09-24T00:00:00Z) Adıgüzel, Yasemin; Kıyak, Yasemin; Erdoğan, Özcan; ADIGÜZEL, YASEMIN; KIYAK, YASEMIN; ERDOĞAN, ÖZCAN
    İnsanlar yaşamlarını sürdürebilmek için genellikle yetişkinlik döneminden itibaren çalışma yaşamına girmektedir. Güvenli bir iş yerinde çalışmak temel insan haklarından birisidir. Bu hak kapsamında sağlıklı ve güvenli çalışma koşullarını karşılama, iş kazaları ve meslek hastalıklarını önleyerek en alt düzeye indirme ve böylece iş gücü kaybı nedeniyle ortaya çıkabilecek maddi kayıpları önleme, karlılığı ve verimliliği artırma hedeflerini içeren iş sağlığı kavramı oldukça önemlidir. Çalışma hayatının iki ana tarafı olan işverenler ve çalışanlar için güvenli ve verimli bir çalışma hayatının oluşturulması hem çalışanları koruyacak hem de iş verimini artıracaktır. Çalışma ortamında sağlık ve güvenlik, işin tüm süreçlerini etkileyen ve kapsayan bir konudur. Çalışan sağlığı ve çalışma güvenliği uygulaması DSÖ, Uluslararası Çalışma Örgütü (İLO) gibi kuruluşların sözleşme, direktif ve bildirgeleri nedeniyle birçok ülkede yasal bir gerekliliktir. Türkiye’de de iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı Anayasa ile uyumlu bir biçimde yapılandırılmıştır. Çalışan sağlığı, sağlıklı bir yaşam için gereken sağlık kurallarını içermektedir. Çalışma güvenliği kavramı ise çalışanın yaşamına ve vücut bütünlüğüne yönelik tehlikelerin ortadan kaldırılması için gerekli teknik kuralları ele almaktadır. Turizm sektöründe çalışanlar düşünüldüğünde özellikle turistler ile teması çok olan iş grupları (temizlik personelleri, garsonlar, aşçılar, resepsiyon çalışanları vb.) birçok ülkeden gelen kişilere hizmet sunmaktadır. Turizm sektöründe çalışanların maruz kaldıkları meslek hastalıklarının başında sırt kaslarının zedelenmesi, bel tutulmaları ve kaymaları gibi kas iskelet sistemi hastalıkları, bulaşıcı hastalıklar ve psikolojik baskılardan kaynaklanan hastalıklar gelmektedir. Meslek hastalıklarının yanı sıra iş kazaları da bu sektörde görülmektedir. Turizm sektöründe en çok yaşanan iş kazaları; kesici delici alet yaralanmaları, yanma, haşlanma, temizlik ürünlerinin yanlış kullanımı sonucunda yaşanan zehirlenmeler, derin dondurucuların yanlış kullanımı sonucu karşılaşılan sorunlar (fazla soğuğa maruz kalma, donma vb.), elektrik çarpmaları, düşme ve kaymalardır. Turizm sektörü çalışanlarının çalışma yaşamlarını sağlıklı bir şekilde sürdürebilmesinde çevresel (gürültü, ışık, ısı, nem), kimyasal (zehirli gaz, asit, boya vb.) biyolojik (bulaşıcı hastalıklar) ergonomik hastalıklar, kas- iskelet sistemi hastalıkları), psikolojik (çalışma saatleri, yorgunluk, stres, çatışma vb), sosyokültürel (dil, din, kültür), politiko-ekonomik (işletme yönetmelikleri, ücretlendirme, organizasyon) faktörler önemli bir rol oynamaktadır. Turizm sektöründe iş sağlığı ve güvenliği kültürünün oluşturulmasında, iş kazalarının ve meslek hastalıklarının önlenmesinde; çalışanların işe giriş muayenelerinin yapılarak uygun işlere yerleştirilmeleri ve periyodik sağlık muayenelerinin takip edilmesi önemlidir. İş sağlığı ve güvenliği ile ilgili konularda, iş yeri hekimi ve iş yeri hemşiresi tarafından çalışma ortamı ve şartlarının çalışanların sağlık ve güvenliğine etkileri konularında iş verenlere ve çalışanlara eğitimler verilmesi ve çalışanların takip edilmesi daha güvenli bir çalışma ortamı oluşturulmasını sağlayacaktır. Anahtar Sözcükler: Turizm Sektörü, Çalışan Sağlığı, Çalışma Ortamı, İş Sağlığı ve Güvenliği
  • PublicationMetadata only
    Geleneksel Tamamlayıcı ve Alternatif Tıbbın  Astım Hastalığında Kullanımı: Sistematik Derleme
    (2021-06-03T00:00:00Z) Altundağ, Ceyda; Özcan, Buket; Kıyak, Yasemin; Erdoğan, Özcan; KIYAK, YASEMIN; ERDOĞAN, ÖZCAN
    Giriş: Solunum sistemi hastalıkları içerisinde yer alan astımın, semptomları ve ataklarının kontrolünde medikal tedaviler kullanılmaktadır. Hastalar tedavi ve bakımlarını kendileri yönetmek durumunda kalmaları sebebiyle zaman zaman Geleneksel Tamamlayıcı ve Alternatif Tedavilere (GTAT) başvurmaktadırlar. Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp Ulusal Merkezi (NCCAM)’ne göre alternatif tıp tedavileri:zihin ve vücut teknikleri,geleneksel tıp kullanımı, manipülatif ve vücut temelli teknikler, enerji tıbbı ve biyolojik temelli ürünler olarak sınıflandırılmaktadır. Amaç: GTAT’nın astım hastalığında kullanımının değerlendirilmesi ve yapılan çalışmaların sistematik olarak derlenmesidir. Gereç-yöntem: Sistematik derleme yöntemi kullanılarak yapılan bu çalışmada, Google Scholar, PubMed, EBSCO ve Türk Medline, veri tabanlarında 2000-2020 yılları arasında yapılan GTAT’nın astım hastalığında kullanımını içeren araştırmalar -astım, tamamlayıcı tıp-, -astım,alternatif tıp-, -asthma and complementary medicine- -asthma and alternative medicine- anahtar kelimeleriyle iki araştırmacı tarafından tarandı. Taranan çalışmalar, PRİSMA (Preferred Reporting Items for Systematic Reviews and MetaAnalyses) bildirimi kriterleri esas alınarak dört araştırmacı tarafından incelendi. Yapılan inceleme sonucunda 56 çalışmanın SPSS 25 programı kullanılarak analizi yapıldı. Bulgular: Yapılan çalışmaların %76,8’inin hekimler tarafından yapıldığı, örneklem grubunun %48,2’sinin sadece yetişkinler, %44,7’sin ise sadece çocuklar olduğu, çalışmaların %42,9’unun Amerika’da, %25’inin Türkiye ‘de yapıldığı, Amerika’da yapılan çalışmalarda zihin ve vücut teknikleri yönteminin en sıklıkla kullanılırken (%41,7), Türkiye’de yapılan çalışmalarda biyolojik temelli ürünlerin en sık kullanıldığı ( %85,7), GTAT kullanıcılarının gelir düzeylerinin ve eğitim durumlarının ise çoğunlukla düşük ve orta seviyede olduğu görülmüştür. Sonuç ve öneriler: Astım tedavisinde hastaların medikal tedavi yanında alternatif ve tamamlayıcı tedaviye de başvurdukları, bundan kendi ifadelerine göre fayda gördükleri deneysel çalışmalarla bunun kanıtlanmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Astım tedavisinde GTAT yöntemlerinin kullanılmasının hekim ve hemşireler tarafından sorgulanması, bu konuda hastalara gerekli eğitimlerin verilmesi ve GTAT’ın fayda veya zararlarının deneysel çalışmalarla desteklenmesi önerilmektedir. ANAHTAR KELİMELER: Astım, Tamamlayıcı tıp, Alternatif tıp