Goal:
04 - Nitelikli Eğitim

Loading...
Project Logo
Description
Nitelikli Eğitim Kapsayıcı ve hakkaniyete dayanan nitelikli eğitimi sağlamak ve herkes için yaşam boyu öğrenim fırsatlarını teşvik etmek. Herkes için kapsayıcı ve nitelikli eğitimin başarılması, eğitimin sürdürülebilir kalkınma için en güçlü ve denenmiş araçlardan biri olduğuna dair inancı yeniden vurguluyor. Bu hedef, 2030 yılına kadar tüm kız ve erkek çocuklarının ücretsiz ilköğretim ve ortaöğretimi tamamlamasını sağlayacaktır. Ayrıca, uygun maliyetli mesleki eğitime eşit erişim sağlamayı, cinsiyet ve varlık eşitsizliklerini ortadan kaldırmayı, nitelikli yükseköğretime herkesin erişmesini sağlamayı da hedefliyor.

Publication Search Results

Now showing 1 - 10 of 18
  • PublicationMetadata only
    Suda Boğulmalar ve Çeken (Rip) Akıntı Ulusal Çalıştayı Sonuç Kitabı
    (2021-12-01T00:00:00Z) Erdoğan, Özcan; ERDOĞAN, ÖZCAN
  • PublicationMetadata only
    A Catalyst for Social Economy: Society 5.0
    (Istanbul University Publication, 2023-02-01) Toker K.; TOKER, KEREM
    As our planet moves towards the middle of the 21st century, it faces a dizzying digital transformation process. This transformation brings along with it unique and innovative solutions to numerous social, organizational, and managerial issues. The most tangible of these solutions so far is the vision of Society 5.0 announced by the Japanese government in 2016. Within this scope, the purpose of this chapter is to develop conceptual insight into the reasons for the emergence, components, and goals of Society 5.0. Up-to-date research and current reports on the topic have been examined in this context, and a conceptual framework is formed. The findings show that many digital tools of Society 5.0 are already used in economies, but policymakers discuss these tools’ human-centered reuse. As a result, a positive futuristic perspective has been drawn that humanity will continue its life on a more habitable planet for decades to come and unite digital and physical space. Keywords: Society 5.0, Social Economy, Digital Transformation
  • PublicationMetadata only
    Health literacy and diabetes self-care in individuals with type 2 diabetes in Turkey.
    (2020-07-06T00:00:00Z) Aştı, T; İlhan, NESRİN; Telli, S; Temel, B; İLHAN, NESRİN; AŞTI, TÜRKINAZ
  • PublicationMetadata only
    Comparison of scoring systems used in acute pancreatitis for predicting major adverse events.
    (2020-01-07T00:00:00Z) Taşlıdere, B; Biberci, Keskin; Şentürk, H; İnce, ALİ TÜZÜN; Gülen, B; BİBERCİ KESKİN, ELMAS; TAŞLIDERE, BAHADIR; KOÇHAN, KORAY; İNCE, ALİ TÜZÜN; ŞENTÜRK, HAKAN
    OBJECTIVES:Timely identification of patients with acute pancreatitis who are likely to have a severe disease course is critical. Based on that, many scoring systems have been developed throughout the years. Although many of them are currently in use, none of them has been proven to be ideal. In this study, we aimed to compare the discriminatory power of relatively newer risk scores with the historical ones for predicting in-hospital major adverse events, 30-day mortality and 30-day readmission rate.PATIENTS AND METHODS:Patients who had been admitted due to acute pancreatitis were retrospectively investigated. Five risk scoring systems including HAPS, Ranson, BISAP, Glasgow, and JSS were calculated using the data of the first 24h of admission. Predictive accuracy of each scoring system was calculated using the area under the receiver-operating curve method.RESULTS:Overall 690 patients were included in the study. In-hospital major adverse events were observed in 139 (20.1%) patients of whom, 19 (2.5%) died during hospitalization. 30-day all-cause mortality and 30-day readmission were observed in 22 (3.2%) and 27 (3.9%) patients respectively. Negative predictive value of each score was markedly higher compared to positive predictive values. Among all, JSS scoring system showed the highest AUC values across all end-points (0.80 for in-hospital major adverse events; 0.94 for in-hospital mortality; 0.91 for 30-day mortality). However, all five scoring systems failed to predict 30-day readmission.DISCUSSION:JSS was the best classifier among all five risk scoring systems particularly owing to its high sensitivity and negative predictive value
  • PublicationMetadata only
    Okul Öncesi Çocuklardaki Böbrek ve Üreter Taşlarında Üreterorenoskopi Sonuçlarımız
    (2021-05-27T00:00:00Z) İlktaç, Abdullah; İLKTAÇ, ABDULLAH
    AMAÇ:Pediatrik taş hastalığının tedavisinde üreterorenoskopi (URS) oldukça sık olarak kullanılmaktadır. Biz bu yazıda okul öncesi çocukluk döneminde görülen böbrek ve üreter taşlarının tedavisinde URS deneyimimizi paylaşmaktayız.YÖNTEM-GEREÇLER:2013-2020 yılları arasında böbrek ve üreter taşı nedeniyle cerrahi uygulanan 7 yaş altı çocuk hastaların verileri retrospektif olarak analiz edildi. Böbrek taşları için Storz flex X2 7.5 F fleksibl üreteroskopi, üreter taşlarının cerrahisi için ise Richard Wolf 4.5 F semirigid üreteroskopi kullanıldı. Bütün hastaların taşları 272 μm holmium lazer fiber kullanılarak kırıldı. Hastalar için ameliyat esnasında skopi kullanılmadı. Böbrek taşları tedavisi için uygun olan hastalarda 10.7 F 13 cm Cook akses kılıf kullanıldı. Akses kılıfın ilerletilemediği hastalarda kılavuz tel üzerinden fleksibl URS ilerletilerek taşa ulaşıldı. Hastaların üreteral stentleri postoperatif 1. günde direkt üriner sistem grafisi ile kontrol edildi. Ameliyat sonrası 2-4. haftalar arası hastaların direkt üriner sistem grafisi ve üriner ultrasonografi ile değerlendirilmesi sonucunda ya sadece stent çekimi işlemi uygulandı ya da rest kalküllere müdahale edilerek en üst seviyede taşsızlık sağlanmaya çalışıldı. Hastaların komplikasyon oranları ilk 30 gün Clavien-Dindo sınıflamasına uygun olarak kayıt altına alındı. Bütün hastalar ameliyat öncesi ve taşsızlık sağlandıktan sonra metabolik değerlendirme ve medikal tedavinin düzenlenmesi için pediatrik nefroloji ile konsülte edildi.BULGULAR:2013-2020 yılları arasında kliniğimize böbrek ve üreter taşı nedeniyle başvuru sonrasında endoskopik olarak ameliyat kararı alınan 1-7 yaş arası toplam 48 hasta çalışmaya dahil edildi. Böbrek taşı nedeniyle fleksibl URS uygulanan 26 hastanın ortalama yaşı 3.6±1.6 yıl, ortalama taş boyutu 11.5±3.4 mm ve ortalama ameliyat süresi 49±17 dakika idi. Ortalama hastane yatış süresi 1.8±1.9 gün ve taşsızlık oranı ilk cerrahi sonrası %73.1 olarak hesaplandı. İlk ameliyat sonrası bütün çocuk hastalara double J stent takıldı. URS geçmediği için double j stent takılıp ikinci seansta tedavi edilen bir hasta ve 4 mm üstü rest kalkülü olan 5 hastada 2. kez uygulanan f-URS sonrası bu oran %88.5’e yükseldi.Üreter taşı nedeniyle URS yapılan 22 hastanın ortalama yaşı 4.3±1.5 yıl, ortalama taş boyutu 9.7±2.9 mm, ortalama ameliyat süresi 26±6.4 dakika ve taşsızlık oranı ilk cerrahi sonrası % 91 olarak saptandı. Double j stent çekilme esnasında 2 çocuk hastadaki rest kalküllerin endoskopik olarak tedavisi sonrası bütün üreter taşı hastalarında taşsızlık sağlandı.Peroperatif olarak hiçbir hastada komplikasyon gözlenmedi. Postoperatif olarak 3 böbrek taşı ve 1 üreter taşı hastası pyelonefrit nedeniyle yatarak tedavi edildi. Üreter taşı hastalarından bir tanesinin double j kateteri spontan olarak düştü ve hastaya ek müdahale gerekmedi.SONUÇLAR:Çalışmamız özellikle okul öncesi çocuklarda böbrek ve üreter taşlarının tedavisinin deneyimli merkezlerde yüksek taşsızlık ve düşük komplikasyon oranları ile yapılabildiğini göstermesi açısından önemlidir.
  • PublicationMetadata only
    Üniversite Kütüphanelerinde Dijital Çözümler
    (2022-06-01T00:00:00Z) Yalçınkaya, Özlem; YALÇINKAYA, ÖZLEM
  • PublicationMetadata only
    Depresyonda erişkin dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu ile durumluk ve sürekli anksiyetenin ilişkisi
    (2021-12-03T00:00:00Z) Kılıç, Özge; Boylu, Muhammed Emin; KILIÇ, ÖZGE; BOYLU, MUHAMMED EMİN
    Amaç: Komorbid bozukluklar erişkin dönemde dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun (DEHB) görünümünü etkileyebilir. Klinikçalışmalarda DEHB tanısı konan bireylerde en sık eş tanılar depresif bozukluklar ve anksiyete bozukluklarıdır [1]. Depresyon tanılıhastalarda ise DEHB sıklığı % 9.4 olarak gösterilmiştir [2]. Sürekli anksiyete, DEHB belirti şiddeti ile işlevsel bozulma arasındaki ilişkiyearacılık etmektedir [3]. Bu çalışmanın amacı depresyon hastalarında DEHB’nun durumluk ve sürekli anksiyeteyle ilişkisininincelenmesidir.Metod: Bir üniversite hastanesi psikiyatri polikliniğinde değerlendirilen, Mental Bozuklukların Tanımsal ve Sayısal El Kitabı TanıÖlçütleri 5. Baskısına (DSM-5) göre depresyon tanısı alan, anksiyete bozukluğu eş tanısı olmayan hastalar çalışmaya alındı. Hastalarerişkin dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu özbildirim ölçeği (ASRS v1.1) DSM-5 DEHB tarama ölçeği (ASRS-5), durumluk vesürekli anksiyete (STAI-I, STAI-II) ve Beck depresyon özbildirim ölçeklerini doldurdu. Araştırma için üniversite girişimsel olmayanaraştırmalar etik kurulundan onay alındı. Çalışma Helsinki Deklarasyonu-na uygun şekilde yürütüldü. Tüm katılımcılar, çalışmanın amacıve içeriği anlatıldıktan sonra yazılı ve aydınlatılmış onam verdi.Bulgular: Çalışmaya alınan depresyon tanılı 38 hastanın (29 kadın, 9 erkek) yaş ortalaması 30.2 ± 11.2’ydi. 11’i (%29) evli, 27’si (%71)bekardı. 26’sının (%68.4) eğitim düzeyi üniversite ve üstündeydi. 13’ü (%34.2) öğrenci, 12’si (%31.6) çalışan, 12’si (%31.6) çalışmayanbireylerdi, bir kişi (%2.6) emekliydi. 25 kişinin (%65.8) maddi durumu orta düzeydeydi. 16 kişi (%42) sigara kullanmaktaydı. HemASRS-5 (p=0.047, r=0.33), hem ASRS v1.1 (p=0.004, r=0.46) sürekli anksiyeteyle pozitif yönde ilişkiliydi. ASRS v1.1 durumlukanksiyeteyle pozitif yönde ilişkili bulunmuşken (p=0.002, r=0.48), ASRS-5 ile durumluk anksiyete arasında ilişki bulunamadı (p=0.071 ,r=0.30).Tartışma ve Sonuç: Bu çalışmada depresyon tanılı erişkin hastalarda DEHB taramasında kullanılan iki ölçeğin durumluk ve süreklianksiyete ile ilişkileri incelenmiştir. Hem ASRS-5 hem ASRS v1.1. sürekli anksiyeteyle pozitif yönde ilişkiliyken, ASRS v1.1 durumlukanksiyeteyle pozitif yönde ilişkili bulunmuş, ASRS-5’le durumluk anksiyete arasında ilişki bulunamamıştır. Bulgularımız, depresyonhastalarında anksiyeteli depresyonun, anksiyetesiz depresyona kıyasla ASRS v1.1. puanlarıyla daha fazla ilişkili olduğunu gösterençalışmayla uyumludur [4]. Yeni ve geniş örneklemli bir klinik çalışmada da ASRS v1.1’le ölçülen özbildirim DEHB puanlarının Beckdepresyon puanlarıyla pozitif ilişkili olduğu ortaya konmuş, depresyon puanları düştükçe, DEHB olarak pozitif taranan hasta sayısının dadüştüğü gösterilmiştir [5]. Depresyon tanılı hastalarda ASRS-v1.1’ in DSM-IV’e göre ve klinik görüşme ile konulan tam sendrom DEHBtanısı için % 60 duyarlılık, % 68.6 özgüllük; % 21.4 pozitif tahmin değeri, % 92.3 negatif tahmin değeri ortaya konmuştır. Depresyonhastalarında DEHB tarandığında negatif sonuç alınmasının DEHB’nun bulunmadığını güçlü şekilde ortaya koyabildiği, ancak taramasonucu pozitifse bu pozitifliğin depresyondan mı DEHB’ndan mı kaynaklandığının incelenmesi gerektiği şeklinde yorumlanmıştır [4].Erişkin depresyon hastalarında, DEHB eştanısı araştırılırken durumlarda anksiyetenin de DEHB tarama ölçek puanlarını etkileyebileceğigöz önünde bulundurulmalıdır. Durumluk anksiyetesi yüksek olan depresyon hastalarında DEHB taranması için, ASRS-5 ölçeği ASRSv1.1’e göre daha uygun olabilir.
  • PublicationMetadata only
    Okul oncesi cocuklarin dis tedavi ihtiyaci ve davranis rehberligi tipinin tele-dis hekimligi ile saptanmasi: pilot calisma - Determining dental treatment need and behavioral guidance in preschool children via tele-dentistry: a pilot study
    (2021-10-07T00:00:00Z) Gürsoy, Bircan; Kaya, Mustafa Sarp; GÜRSOY, BİRCAN; KAYA, MUSTAFA SARP
    AMAÇ: Tele diş hekimliği, muayene-konsültasyon gibi sağlık hizmetlerine fiziki erişim güçlüklerinde yeni bir seçenektir. Bu çalışmanın amacı, okul öncesi çocuklarda diş tedavi ihtiyaçlarının ve uygulanacak davranış rehberliği tipinin saptanmasında klinik muayene ile tele-diş muayenesini karşılaştırmaktır. YÖNTEM: Çalışmaya, kliniğimizden ilk muayene randevusu alan 4-6 yaş arası sağlıklı ve başka bir tıbbi işlem sebebiyle genel anestezi endikasyonu olmayan, özel bakım ihtiyacı bulunmayan çocuklar, velinin onamı alınarak dahil edildi. Klinik muayene (KM); diş kliniğinde çocuk fotöyde oturup veli eşliğinde, Tele diş muayenesi (TM); çocuk ve velisiyle randevulaşılan saatte telefondan video görüşme yoluyla yapıldı. Her iki muayenede; spontan ağrı, provake ağrı, gıda sıkışma ağrısı, acil tedavi ihtiyacı ve elektif tedavi ihtiyacı varlığı ile velinin tedavideki davranış öngörüsü (Frankl Skalası), uygulanacak davranış rehberliği tipi (farmakolojik/non-farmakolojik), oluşturulan forma kaydedildi. Hastanın KM ve TM’deki kategorik veri dağılımlarının karşılaştırılması Fisher Exact testiyle (p< 0.05) yapıldı. BULGULAR: Çalışmaya ortalama 4.6 ± 0.6 yaşında 6 kız 5 erkek dahil edildi. KM ve TM’de; spontan ağrı (χ²: 5.238, p= 0.631), provake ağrı (χ²: 0, p= 1), gıda sıkışma ağrısı varlığı (χ²: 0.786, p= 0.659) dağılımlarında fark bulunmamış, ancak acil tedavi ihtiyacı dağılımlarında fark (χ²: 4.545, p= 0.033) bulunmuştur. Elektif tedavi ihtiyacı (χ²: 0.259, p= 0.611), velinin tedavideki davranış öngörüsü (χ²: 1.732, p= 0.489) ve uygulanacak davranış rehberliği tipi (χ²:0.733, p= 0.670) dağılımlarında ise fark saptanmamıştır. SONUÇLAR: Okul öncesi çocuklardan oluşan bu örneklemde TM elektif tedavi ihtiyacının ayırt edilmesi ve davranış rehberliği tipi öngörüsünde KM’ye benzer, acil diş tedavisi ihtiyaçlarının saptanmasında farklıdır. Acil tedavi ihtiyaçlarının TM ile saptanmasında mevcut yöntemin iyileştirilmesi gereklidir. Anahtar kelimeler: Tele-tıp, tele-diş hekimliği, çocuk diş hekimliği
  • PublicationOpen Access
    Evaluating the reliability and readability of online information on osteoporosis.
    (2020-11-09T00:00:00Z) Kilicoglu, MS; Yurdakul, Ozan Volkan; Bagcier, F; YURDAKUL, OZAN VOLKAN