Goal:
02 - Açlığa Son

Loading...
Project Logo
Description
AMAÇ 2: AÇLIĞA SON Son 20 yılda hızlı ekonomik büyüme ve tarımsal verimlilikteki artış, yetersiz beslenen insanların sayısında yarıdan fazla azalma sağlamıştır. Eskiden kıtlık ve açlık çeken gelişmekte olan ülkelerin çoğu, en korunmasız kitlelerin beslenme ihtiyaçlarını artık karşılayabiliyor. Orta ve Doğu Asya, Latin Amerika ve Karayipler’de, aşırı açlığın ortadan kaldırılmasında büyük ilerleme kaydedilmiştir. Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları, 2030 yılına kadar açlık ve yetersiz beslenmenin her biçimini sona erdirmeyi, başta çocuklar olmak üzere tüm insanların yıl boyunca yeterli besine sahip olmasını hedefliyor. Amaçlar, küçük çiftçilerin desteklenmesi ve arazi, teknoloji ve piyasalara eşit erişimlerini destekleyen sürdürülebilir tarım uygulamalarının teşvik edilmesini kapsıyor. Aynı zamanda, tarımda verimliliği artırmak için altyapı ve teknolojiye yatırım yapılması alanında uluslararası işbirliğini gerektiriyor. Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları kapsamında konulan diğer hedeflerle birlikte, 2030 yılına kadar açlığı ortadan kaldırabiliriz.

Publication Search Results

Now showing 1 - 7 of 7
  • PublicationMetadata only
    Hedonik Açlık ve İlişkili Hastalıklar
    (2022-03-15T00:00:00Z) Özüpek, Beyza Nihal; Güneş Bayır, Ayşe; GÜNEŞ BAYIR, AYŞE
    Hunger is a feeling that often brings with it the desire to eat when there is a need for energy. However, hedonic hunger is the situation of consuming food for the pleasure that will be provided by the consumption of delicious foods when there is no need for energy. Some scales have been developed to evaluate the hedonic hunger status and the factors affecting hedonic hunger. These scales are called the nutrient power scale and the motivation scale to consume delicious foods. An increase in scores on these scales is accepted as an indicator of susceptibility to hedonic hunger. Studies have shown that gender, age, body mass index, presence of delicious foods, sleep disturbance and physical activity affect hedonic hunger. Increasing hedonic hunger status along with these factors may be the reason for the increase in the prevalences of obesity, diabetes and eating disorder diseases. The main purpose of this study is to explain hedonic hunger and to reveal the relationship of hedonic hunger with obesity, diabetes and eating disorder diseases.
  • PublicationMetadata only
    UNDERNUTRITION AS A RISK FACTOR FOR MORTALITY IN OLDER HYPERTENSIVE PATIENTS
    (2013-06-30) Engin, Selçuk; ÖZDER, ACLAN; Ersoy, Suleyman; ÖZDER, ACLAN
  • PublicationMetadata only
    Yutma Güçlüğü Olan Hastaların Klinik Semptomları ve İlişkili Faktörlerin Değerlendirilmesi
    (2019-11-17T00:00:00Z) Tanrıverdi, Müberra; TANRIVERDİ, MÜBERRA; ÇALIM, ÖMER FARUK; ÖZTURAN, ORHAN
    Amaç: Disfaji; yetersiz beslenme, dehidratasyon, kilo kaybı ve kronik aspirasyonun önemli bir nedenidir. Birçok farklı hastalığa eşlik eden bozukluğun değerlendirme ve tedavisi birçok değişik yöntemle sağlanmaktadır. Çalışmamızda amacımız, kliniğimize disfaji şikayeti ile başvuran bu hastaların demografik ve klinik bilgilerinin öğrenilmesiyle doğru ayrıntılı değerlendirme ve tedaviye yönelik yardımcı olabilmektir. Gereç ve yöntem: Disfaji polikliniğimize başvuran hastalarımızın yaş, cinsiyet, vb demografik bilgileri ve kliniğe başvurmalarına neden olan semptomlarını içeren klinik bilgileri sorgulanarak kaydedildi. Hastaların oral motor disfonsiyon (OMD) açısından değerlendirmeleri fizyoterapist tarafından gerçekleştirildi. Fleksible fiberoptik endoskopik değerlendirmeleri, penetrasyon aspirasyon skalası (PAS) ölçümü ile yapıldı. Bulgular: Elde edilen verilen analizinde 40’ı (%46,5) kadın, 46’sı (%53,5) erkek toplam 86 hasta değerlendirildi. Hastaların yaş dağılımlarına göre %54,9’u yaşı küçük (0-17 yıl), %35,1’si genç insan (18-65 yıl), %7,2’i orta yaşlı (66-79 yıl), %2,8’si yaşlı (80-99 yıl) idi. Hastaların %60,4’ü oral, %28’i nazogastrik sonda (NG), %11,6’sı peruktan endoskopik gastrostomi tüpü (PEG) ile besleniyordu. OMD sonuçlarına göre; %26,75’inin fonksiyonel sınırlar, %37,25’inin hafif bozukluk, %26,75’inin orta derecede bozukluk, %9,25’inin şiddetli bozukluk içinde olduğu bulundu. PAS sonuç ortalaması 3,55±2,432 (min=1, max=8) idi. Hastaların OMD sonuçları ile PAS skorları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık (r=0,656; p<0,001) bulundu. Sonuç: Sonuçlarımıza göre klinik tanılamanın doğru semptomların değerlendirilmesinde önemli olduğu, gerekli tedavinin ve yönlendirmenin yapılması için detaylı çalışmaların yapılması gerektiği görülmüştür. Oral motor disfonksiyon açısından şüphelenilen hastaların yutma testinin yapılması klinik değerlendirme açısından anlamlıdır. Multidisipliner ekiplerle birlikte yapılacak değerlendirmelerin klinik tedaviye daha ulaşılabilir sonuçlar doğuracağı görüşündeyiz.
  • PublicationMetadata only
    Cytotoxic, Genetoxic and Apoptotic Effects of Rhus Seed Extract on Mouse Malignant Melanoma Cells (B16F10)
    (2017-03-14T00:00:00Z) Duman, Feyza Funda; GÜLER, ERAY METİN; KOÇYİĞİT, ABDÜRRAHİM; GÜLER, ERAY METİN; KOÇYİĞİT, ABDÜRRAHİM
  • PublicationMetadata only
    Covid-19 Pandemisinde Bir Risk Faktörü: Yaşlılarda Kırılganlık
    (2021-05-25T00:00:00Z) Adıgüzel, Yasemin; İlhan, Nesrin; ADIGÜZEL, YASEMIN
    Covid-19 Pandemisinde Bir Risk Faktörü: Yaşlılarda Kırılganlık Yasemin ADIGÜZEL1, Nesrin İLHAN2 1 Arş. Gör., Bezmialem Vakıf Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü, yadiguzel1@bezmialem.edu.tr. 2 Doç. Dr., İstanbul Medeniyet Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü Halk Sağlığı Hemşireliği Anabilim Dalı, nesrin.ilhan@medeniyet.edu.tr. Koronavirüs hastalığı (Covid-19), tüm dünyaya yayılarak 11 Mart 2020 tarihinde DSÖ tarafından pandemi ilan edilmiştir(1). Covid-19, herkesi enfekte edebilmekle birlikte en çok orta yaşlı ve yaşlı yetişkinleri etkilemektedir(2,3). Yapılan çalışmalarda yaşlıların Covid-19’a karşı daha savunmasız olduğu ve enfeksiyon ile ölüm oranlarının yaşlılarda daha yüksek olduğu bulunmuştur(2,4,5). Covid-19 pandemisinde yaşlı bireylerde ölüm oranlarının artmasıyla yaşlılar için sokağa çıkma kısıtlamaları yapılmıştır (3,6). Bu durum, azalmış işlevsel yetenek ve ilerleyici geriatrik kırılganlık oluşum riskiyle mücadele eden yaşlıların başa çıkmaları gereken başka sorunlar doğurmuştur(7). Bu sorunlar; uzun süre evde hareketsiz kalma, sosyal ilişkilerin azalması, stres, anksiyete ile kendileri ve yakınları için hastalık ve ölüm korkusudur(7,8,9,10). Özellikle bu bireylerin kısıtlamada olası düşme ve yaralanma durumlarını ve kronik hastalıkları yönetememe sebebiyle yaşadıkları rahatsızlıkları Covid-19 ile enfekte olma korkusuyla göz ardı etmeleri muhtemeldir. Bu durum, onları kırılganlık riskine karşı daha savunmasız hale getirmektedir(7).Kırılganlık; yaşa bağlı olarak fizyolojik rezervlerin azalması, çoklu organ veya sistemlerde fonksiyonel kayıp ve stresörlere karşı savunmasızlığın artması olarak tanımlanan geriatrik bir sendrom olmakla birlikte dünyada ve ülkemizde giderek artarak küresel bir sağlık yükü oluşturmaktadır(11,12). Kırılganlığın etiyolojisi bilinmemekle birlikte, kronik inflamasyon ile kas- iskelet ve endokrin sistemde değişiklikler, hücresel yaşlanma, apopitozis, kardiyovasküler sistem hastalıkları, kadın cinsiyet, komorbiditeler, genetik, çevresel faktörler (stres, malnütrisyon vb.), ırk, eğitim, sosyoekonomik durum, depresyon, sigara, alkol kullanımı ve polifarmasi kırılganlığın patogenezinde rol oynamaktadır(11,13,14). Kırılganlığın oluşumunda rol oynayan bu faktörler Covid-19 pandemisinde de devam etmektedir. Bu durum mevcutta kırılgan olan yaşlıların şiddetli kırılganlık dönemine girmesine sebep olabileceği gibi kırılgan olmayan yaşlılar için de risk oluşturmaktadır(10). İngilitere’deki ve İtalya-daki hastaneleri kapsayan gözlemsel bir kohort çalışmasında Covid-19-un, kırılgan yaşlılar için daha şiddetli sürebileceği ve prognozunun kötü ilerleyebileceği tespit edilmiştir(15). Türkiye-deki tüm hastanelerde ulusal çapta yürütülen bir kohort çalışmasında ise 18.234 Covid-19 hastasının % 67,4’ünün kırılgan, % 15,4’ünün ise şiddetli kırılganlık döneminde olduğu tespit edilmiştir(16). Kısıtlamaların bir sonucu olarak, toplumda yaşayan beş yaşlı yetişkinden dördünün yaşam alanı hareketliliğinde önemli bir azalma yaşanmaktadır ve bu durum kırılganlık, sarkopeni ve kronik hastalık riskini artırmaktadır(10). Bu süreçte yaşlı bireyin fonksiyonel bağımsızlığının ve işlevselliğinin korunması için kronik hastalıklarını yönetme, farmakolojik tedavilerine uyumu sağlama, fiziksel güç ve direnci artıran egzersizler yapma, beslenmenin düzenlenmesi, kilo kontrolü ve bakım verenlerin dijital ortamlarla bakımı desteklemesi gibi alanlarda yapılacak girişimlerle kırılganlığın önlenmesi sağlanabilir(11,17). Kırılganlığın önlenmesi için Covid-19 pandemisinde ve getirdiği kısıtlamalarda yaşlı bireylerin gerek fiziksel gerekse ruhsal açıdan takip edilmesi, telefon ve diğer dijital ortamlarda temaslarının desteklenmesi, çevirim içi sosyal destek, ruhsal destek faaliyetlerinin yürütülmesi önemlidir. Tele-Sağlık ve Tele-hemşirelik uygulamalarının yaygınlaştırılmasıyla pandemi döneminde yaşlıların günlük yaşam aktivitelerinde bağımsızlıkları desteklenebilmektedir(18). Yaşlıların telefon, bilgisayar ve internete erişememeleri, sınırlı dakika kullanımları onların yakınlarıyla etkileşim kurmasını ve online alışveriş imkanlarını kullanmalarını zorlaştırabilir. Bunlar ve benzeri durumların devlet kurumları ve yerel yönetimler aracılığıyla destelenmesiyle yaşlıların sosyal fonksiyonelliği desteklenebilir(17,19). Yaşlılarda kırılganlığın değerlendirilmesi ve semptomların belirlenerek önlenmesi önemlidir. Kırılganlığın değerlendirilmesinde; Fried Kırılganlık Ölçeği, Edmonton Kırılganlık Ölçeği, FRAIL İndeksi, CSHA Kırılganlık Ölçeği ve Tilburg Kırılganlık Ölçeği gibi araçlar kullanılmaktadır. Bu araçlar sayesinde kırılganlık erken evrede belirlenebilmektedir(11,13). Covid-19 pandemisinde de yaşlıların kırılganlıktan korunması, kırılganlığın değerlendirilmesi ve Covid-19 ile enfekte olduklarında kırılgan yaşlıya özgü girişimleri alabilmeleri için hemşirelerin kırılganlığın farkında olmaları önemlidir.Anahtar Kelimeler: Yaşlılık, Kırılganlık, Kırılgan Yaşlı, Covid-19, Hemşire.
  • PublicationMetadata only
    KORONAVİRÜS HASTALIĞI OLAN BİREYLERİN BESLENMESİNDE MİKRO BESİN ÖĞESİ TAKVİYELERİ
    (2020-12-20T00:00:00Z) Mendeş, Beyza; MENDEŞ, BEYZA
    ÖZETAralık 2019’da ortaya çıkan ve kısa sürede dünya çapında pandemi halini alan koronavirüs hastalığı (CoViD-19) önemli bir halk sağlığı sorunu haline gelmiştir. CoViD-19, SARS-CoV-2 adı verilen yeni bir koronavirüsün neden olduğu bir enfeksiyon hastalığıdır. Beslenme ile bağışıklık sistemi ve enfeksiyon hastalıkları arasında karşılıklı ilişkiler mevcuttur. Yetersiz beslenme bağışıklık sisteminin savunmasını azaltabilir, enfeksiyon hastalıklarına yakalanma riskini artırabilir ve bu hastalıkların semptomlarının şiddetinde artışa neden olabilir. Vitamin ve minerallerin içerisinde yer aldığı mikro besinler, iyi işleyen bir bağışıklık sistemi için kritik öneme sahiptir ve sağlık ve beslenme refahının desteklenmesinde hayati bir rol oynar. Yağda çözünen vitaminlerden A, E ve suda çözünen vitaminlerden C vitamini antioksidan olmaları nedeniyle immun sistemde etkin rol oynamaktadırlar. D vitamini ise CoViD-19’daki etkileri birçok araştırmanın konusu olmuştur. B grubu vitaminleri vücutta farklı işlevlere sahip olduklarından eksiklikleri hastalıklarla mücadelede sorun oluşturabilir. Mineraller ise immun sistemin sağlıklı işleyişi için gerekli olup doğuştan gelen ve kazanılmış bağışıklıkta etkindirler. CoViD-19’da beslenmedeki mikro besin öğelerine ihtiyacın artabileceği düşünülmüştür. Tüm bunlar göz önüne alındığında artan ihtiyacı karşılamak için CoViD-19’da bazı vitaminlerin ve minerallerin takviyelerinin kullanımı gerekli olabilir. Şu anda hastalığın çok yeni olmasından kaynaklı olarak tedavisi için mikro besin takviyesi konusunda bir rehber bulunmamaktadır. Bu derlemede, mikro besin öğeleri takviyelerinin CoViD-19 üzerinde etkili olup olmayacağı tartışılmıştır.Anahtar Kelimeler: CoViD-19, besin öğesi takviyeleri, vitamin, mineral